yoğun bakımda solunum cihazına bağlı hasta ne kadar yaşar
Site De Rencontres Avec Des Hommes Riches.
Koronavirüs yakalanan ve yoğun bakımdaki 32 günün 17'sini solunum cihazına bağlı olarak geçiren 61 yaşındaki kadın hasta, alkışlar eşliğinde yoğun bakımdan servise çıkarıldı. Kayseri'de bir ay önce ateş, titreme ve nefes darlığı çeken 61 yaşındaki hasta, koronavirüs ön tanısı ile Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yoğun bakım ünitesine yatırıldı. Yoğun bakımdaki 32 günün 17 gününü solunum cihazına bağlı olarak geçiren 61 yaşındaki hasta, 32. günün sonunda yoğun bakım ünitesinde çalışanların alkışları eşliğinde servise çıkarıldı. ANTİVİRAL TEDAVİLER UYGULANDI Hasta kadın ile ilgili bilgi veren Doç Dr. Kürşat Gündoğan, "Hastamız 61 yaşında kadın hasta. 6 yıldır bilinen diyabet ve hipertansiyonu var. Bir ay önce ateş, titreme ve nefes darlığı şikayeti ile geliyor. Bu şikayetlerle koronavirüs ön tanısı ile enfeksiyon hastalıkları servisine yatırdık. Takipleri sırasında kliniği çok kötü gitti ve hemen yoğun bakım ünitesine aldık. Hastayı solunum cihazına bağladık. Hastaya Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu'nun da önerdiği tüm antiviral tedavilere başladık." dedi. "ÇOK AĞIR HASTALARI SERVİSE ÇIKARDIK" "Solunum cihazında bu şekilde hastamızı takip ettik. 17'nci günün sonunda solunum cihazında ayrıldı." diyen Doç. Dr. Gündoğan, "Diğer kalan günlerde de tedavilerini tamamladık yoğun bakımın 32'nci gününde servise çıkardık. Bu yoğun bakımdan bu kapıdan çok daha ağır hastaları biz servise çıkardık. Bu hastalık daha yeni bir hastalık ve kimse özelliğini bilmiyor. Nasıl klinik seyredeceğini bilmediğimiz için bu hastamızın özelliği var. Tam 17 gün solunum cihazına bağlı kaldı ve değişik tedavi yöntemleri uyguladık. Sonunda da başardık. Türkiye'de de oldukça nadir bu şekilde uzun bir süre solunum cihazında kaldıktan sonra servise alınan hasta sayısı." diye konuştu. Yoğun bakımdan çıkan hasta Ben mezara gittim geldim İZLE "ÖLDÜM GELDİM" Yoğun bakımdan servise alınmanın mutluluğunu yaşayan 61 yaşındaki hasta, "Çok sabrettim, gittim diyordum. Allah'ım bana güç ve sabır verdi. Artık benim için bitmiştir diye düşünüyordum. Allah'ıma olan inancım, kendime aileme olan bağlılığım vardı. Yeniden doğdum o kadar mutluyum ki. Ben, mezara gittim geldim. Öldüm, geldim diyeyim. Hiç kendimde değildim. Şükür olsun. Bir de yürüyebilsem, daha mutlu olacağım." ifadesinde bulundu. 3 KAT PANDEMİ KLİNİĞİ OLARAK KULLANILIYOR Bu arada hastanedeki pandemi çalışmaları ile ilgili olarak bilgi veren Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Ahmet Güney, "ERÜ hastaneleri olarak ilk pandemi çıktığı andan itibaren ciddi bir çalışma içine girdik. Önce poliklinik ve acil servislerimizi ayırdık. Hastanemizdeki 3 katı da Pandemi Kliniği olarak kullanıyoruz." dedi.
Konak ilçesinde yaşayan 56 yaşındaki bir çocuk babası Şeref Vardar'ın, geçen yıl eylül sonunda yapılan Kovid-19 testi pozitif karantinaya giren Vardar, nefes darlığı başlamasının ardından yakınları tarafından Sağlık Bilimleri Üniversitesi SBÜ İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Yoğun bakım servisinde 45 gün kalan Vardar, 30 gün boyunca solunum cihazına bağlı tedavi gördü. Kovid-19 teşhisi konulan ağabeyi Hakkı Vardar ise aynı dönemde vefat etti. Vardar, ağabeyinin vefatını hastaneden taburcu olunca sürecinde büyük sıkıntılar yaşayan Vardar, "Kovid-19 yine bulaşır" korkusuyla evinden dışarı çıkmıyor."Yatmaktan kaslarım erimişti"Şeref Vardar, AA muhabirine, yaşamı boyunca sağlığına çok dikkat ettiğini, Kovid-19'a yakalanıncaya kadar hiçbir sağlık sorunu yaşamadığını bakımda tedavisi başladıktan 2 gün sonra solunum cihazına bağlandığını belirten Vardar, "Benim için hayatımın en zor 45 günüydü. 30 gün yaşamımı solunum cihazına bağlı olarak sürdürdüm. Doktorların mücadelesi sayesinde yeniden sağlığıma kavuştum. Bir daha Kovid-19 olmaktan korkuyorum." diye konuştu. Kilo kaybettiğini de aktaran Şeref Vardar, "Yoğun bakıma 100 kilo girdim, 68 kilo olarak çıktım. Yatmaktan dolayı kaslarım erimişti. Kovid-19, hastalığı geçiren birçok kişide iz bırakıyor. Bende de hastalığı geçirmeme rağmen nefes darlığı devam ediyor." dedi. Kovid-19 tedbirlerinin önemine işaret eden Vardar, şunları kaydetti"Önlemlere uyulmadığı taktirde bu hastalık herkese bulaşıyor. İnsanlarımız maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etsin. Benim sigaram, içkim ve daha önce hastalığım olmadığı halde ben bu süreci zor atlattım. Bu hastalığın bir tedavisi yok. Sağlık çalışanlarımızın mücadelesine şahitlik ettim. Kendimi şanslı hissediyorum. En azından yaşıyorum. Yaşlılarımızın Kovid-19 hastalığından kendilerini koruduklarını gözlüyorum ama gençler önlemlere dikkat etmiyor. Maskeleri çene altlarında dolaşıyorlar.""Hastamız uyguladığımız tedavilere olumlu yanıt verdi"SBÜ İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlu Hekimi Prof. Dr. Cenk Kıraklı ise hastaneye getirildiğinde Vardar'ın hayati tehlikesinin bulunduğunu ifade etti. Vardar'ı sağlığına kavuşturmak için mücadele ettiklerini vurgulayan Kıraklı, şöyle konuştu"Onu entübe ettik. Solunum cihazıyla istediğimiz düzelme olmayınca onu son çare olarak ECMO dediğimiz yapay kalp ve akciğer destek cihazına bağladık. Hastamız uyguladığımız tedavilere olumlu yanıt verdi. Bir hekim olarak uzun süre cihaza bağlandıktan sonra hastamızın uyanıp sağlığına kavuşması bizleri çok mutlu etti. Kovid-19 çok tehlikeli bir hastalık. Bazı hastalarımız çok ağır geçiriyor. Aynı aileden kayıplar yaşanıyor. Hastalıkla mücadelede en önemli koruma yöntemi tedbirlere uymak." Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi HAS üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Durumu daha da ağırlaşan hastaların bağlı olduğu solunum cihazlarını fişini çekmek, sağlık çalışanlarının verdiği en zor kararlardan biriKovid-19 hastalarının hayatla ölüm arasındaki çizgisi, çoğunlukla solunum cihazları cihazlar sayesinde akciğerlerine oksijen gidiyor ve karbondioksit dışarı atılıyor. Çünkü koronavirüs sebebiyle, bu işlemi artık kendi kendilerine bu işlem her zaman hayat durumlarda, yani hastaların durumu daha da ağırlaşırsa ve kurtulma ihtimali olmadığına kanaat getirilirse, solunum cihazının fişini çekmek ve tedaviyi sonlandırmak gibi zor bir kararı da, bu hastalara bakan sağlık ekipleri çekme görevi de, hemşireye düşüyor."Solunum cihazının fişini çekmek, duygusal anlamda son derece travmatik ve acı verici. Bazen bir şekilde bir insanın ölümünden sorumlu olduğumu düşünüyorum."Londra'daki Royal Free Hastanesi'nin yoğun bakım ünitesinde çalışan başhemşire Juanita Nittla, görevi böyle cihazları Kovid-19 hastalarının nefes almasına yardımcı oluyorHindistan'ın güneyinde doğan Nittla, İngiltere'de 16 yıldır Ulusal Sağlık Servisi'ne NHS bağlı yoğun bakım hemşiresi olarak yaşındaki hemşireyle, izin gününde bir araya geldik. "Solunum cihazlarını kapatmak da işimin bir parçası" diyerek süreci ARZUNisan ayının ikinci haftasında bir gün Nittla işe başlamak üzere hastaneye henüz gitmişti ki, yoğun bakımda girişleri yapan kişi, o günkü ilk görevini söyledi Bir Kovid-19 hastasının tedavisini sonlandırması bu hasta meslektaşıydı. 50'li yaşlarında bir kamu sağlığı hemşiresi olan bu kadın, tedaviye yanıt sonlandırmadan önce, hemşirenin kızıyla konuştu"Annesinin hiç acı çekmeyeceği, huzurla uyuyacağı konusunda ona söz verdim. Annesinin ölmeden önce yerine getirilmesini istediği bir son arzusu ya da dini gereklilikler olup olmadığını sordum."Yoğun bakım ünitesinde yataklar yan yana duruyor. Tedavisine son vermek üzere olduğu hastasının iki yanında da bilinci kapalı diğer hastalar yatıyordu"8 yataklı bir odadaydı. Diğer tüm hastaların durumu da çok ağırdı. Perdeleri çektim ve alarmı kapattım."Yoğun bakım hemşiresi Nittla, yoğunluk sebebiyle duygusal çöküşleri atlatmaya fırsat bulamıyorO anda tüm sağlık ekibi bir an için sessizce durdu"Hemşireler sustu. Hastamızın onuru ve rahatlığı, önceliğimizdi."Sonra telefonu hastasının kulağına tuttu ve telefonun diğer ucundaki kızının, annesine son sözlerini söylemesini bekledi"Ben sadece telefonla birilerini aramıştım ama bu ailesi için çok büyük önemdeydi. Aslında görüntülü konuşmak istemişlerdi ama maalesef yoğun bakımda cep telefonuna izin verilmiyor.""SON NEFESİNİ VERİRKEN ELİNİ TUTTUM"Ailesinin talebi üzerine Nittla, önce bilgisayarda onların istediği bir müziği açtı. Müzik çalmaya başladığında solunum cihazını kapattı"Yatağına oturup o son nefesini verirken ellerini tuttum."Royal Free Hastanesi gibi İngiltere'deki tüm hastaneler, yoğun bakım kapasitelerini artırdıNefes almaya yardımcı olan aletleri kapatmak ve tedaviye son vermek, sağlık ekiplerinin çok ciddi bir süreçten geçirdikten sonra verdikleri bir karar. Hastanın yaşı, kronik hastalıkları, tedaviye verdiği yanıt ve iyileşme ihtimali dikkatle incelenip yaşındaki bu hemşire de, Nittla solunum cihazının fişini çektikten 5 dakika sonra hayatını kaybetmişti"Ekrandaki yanıp sönen ışığa bakarken kalp atış sayısının sıfıra indiğini, ardından çizginin dümdüz olduğunu gördüm."YALNIZ ÖLMEKTedavi artık sonlanmıştı. Hastaya anestezi sağlayan ilaçların verildiği boruları da ne olduğundan habersiz olan kızı ise hâlâ telefonda annesiyle konuşuyor, bir yandan da dua ediyordu. O zaman Nittla, büyük bir zorlukla telefonu kendi kulağına götürüp, kızına her şeyin bittiğini ve annesinin hayatını kaybettiğini bakım ünitelerindeki Kovid-19 hastaları yalnız ölüyor, çünkü buralara ziyaretçi yasağı varBir hemşire olarak Nittla'nın görevi, hastası son nefesini verdiğinde bitmiyor"Bir başka hemşire arkadaşımın yardımıyla onu yatağında yıkadık ve beyaz bir kefenle sardık. Ardından bedenini cenaze torbasına yerleştirdik. Kapatmadan önce alnına bir haç işareti yaptım."Koronavirüs salgını öncesinde hasta yakınları, bu karar verilirken doktorlarla yüz yüze verildikten sonra hastanın ailesi yoğun bakım ünitesine alınıyor ve sevdikleriyle vedaşalabiliyordu. Ancak şu an bu dünyanın neredeyse hiçbir yerinde mümkün değil"Bir insanın böyle yalnız öldüğünü görmek çok üzücü."Nittla, bu şekilde hayatını kaybeden hastaların yanında olarak, onların daha fazla acı çekmediklerinden de emin olarak bu süreci atlatmaya almaya çalışan, biraz oksijen için mücadele edilen ve nefesi kesilen hastaları izlemenin "çok stresli olduğunu" salgını sebebiyle yoğunluk çok artınca, yoğun bakım servislerindeki yatak sayısı da artırıldıYATAK SAYISI YETERSİZHastaneye başvurular çok büyük oranda arttığı için, hastanenin yoğun bakım ünitesinde 34 olan yatak sayısı 60'a çıkarıldı. Yatakların tümü şu an bakım ünitesinde çalışan 175 hemşire var"Normalde yoğun bakımda her bir hastaya bir hemşire düşecek şekilde çalışırız. Şu an üç hastaya bir hemşire düşüyor. Eğer durum daha da kötüye giderse, 6 hastaya bir hemşire bakabilecek."Hemşireler her gün bir araya gelip "sağlıkla kalın" diyerek mesailerine başlıyorServisteki bazı hemşireler semptom gösterdiği için evlerinde karantinada. Hastane, diğer birimlerde çalışan hemşireleri eğitimden geçirip yoğun bakıma alıyor"Her gün mesaiye başlamadan önce bir araya gelip el ele tutuşuyoruz ve "güvende olun" diyoruz. Her birimiz birbirimizin gözlerinin içine bakıyoruz. Herkesin eldiven giydiğinden, maske taktığından ve koruyucu ekipmanı düzgün şekilde kullandığımızdan emin oluyoruz."Nittla ortada "Çok korkuyoruz, buradaki herkes çok korkuyor" diyorHastanede solunum cihazı, insülin pompası, oksijen tüpü ve birçok ilaç yetersiz, bunlara erişimde sıkıntı yaşanıyor. Ancak Nittla'nın hastanesinde her çalışana yetecek kadar koruyucu ekipman bulmak yoğun bakım ünitesinde her gün bir hasta hayatını kaybetti. Bu sayı, pandemi öncesine göre bir hayli yüksek. Nittla, bu oranın "çok korkutucu" olduğunu bir hemşire olarak, kendisiyle ilgili korkularını da bastırmak zorunda kalıyor"Sürekli kabus görüyorum. Uyuyamıyorum. Virüsün bana da bulaşmasından çok endişe ediyorum. Meslektaşlarımla konuştuğumda görüyorum ki herkes çok korkuyor."Geçen yıl Nittla tüberküloza yakalandı ve aylarca çalışamadı. Bu sebeple akciğer kapasitesinin kısıtlı olduğunu da biliyor"Bana herkes 'sen çalışmamalısın' diyor. Ama bu bir pandemi, her şeyi bir kenara koyup görevimi yapıyorum."Her gün mesaim bittiğinde hayatını kaybeden hastalarım aklımdan çıkmıyor. Ama hastaneden dışarı çıktığımda beynimi durdurup daha fazla düşünmemeye çalışıyorum."
Fatma 41 ve Mustafa 43 Erdemes çifti, 2002 yılında dünyaevine girdi. 6 çocukları olan çiftin 5'inci çocukları Elif Nur, 2012'de dünyaya geldi. Elif Nur, 17 günlükken solunum yetmezliği şikayetiyle hastaneye kaldırıldı. Yapılan tetkiklerinde kas hastalığı teşhisi koyulan Elif Nur, Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ne yatırıldı. 17 günlükken annesinin kucağından kopan Elif Nur, burada 2 yıl boyunca solunum cihazına bağlı yaşadı ardından 2014 yılında kurulan ve 12 hastaya aynı anda hizmet verebilen Dicle Üniversitesi Çocuk Palyatif Yoğun Bakım Merkezi’ne nakledildi. Çocuğundan ayrı kalamayan Fatma Erdemes, kızı kendisinin orada olduğunu hissetsin, diye 10 yıldır her gün yoğun bakım kapısında bekliyor. Sabah erken saatlerde hastaneye gelen ve akşam geç saatlerde çıkan Erdemes, kızının iyileşmesini bekliyor. Fatma Erdemes, içeri girince de sadece gözlerini hareket ettirebilen Elif Nur ile iletişimi bu şekilde kurarak, elini tutuyor ve kızını öpüyor. Her gün bu duruma tanık olan yoğun bakım çalışanları da Fatma Erdemes'i 'yılın annesi' seçerek, çiçek ve hediyeler verdi. 'HER GÜN ANNE SEVGİSİNİ DE ALMASINI İSTİYORUM' Fatma Erdemes, kızının anne sevgisini tatması için her gün gelip ilgilendiğini belirterek, "Beni hissetsin ve bilsin. Nasıl ki tedavisini her gün alıyorsa anne sevgisini de almasını istiyorum. 8 yıldır buradayım, 2 yıl da Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde kaldım. Halen de ilgilenmeye çalışıyorum. Elif Nur, benim için sağlıklı olan çocuklarımdan önce geliyor. Onunla aramda inanılmaz bir bağ var. Elif Nur’u çok seviyorum, ihmal etmek istemiyorum çünkü benim için çok özel. Beni hissediyor, mutlu oluyor. Ben de mutlu oluyorum. Ondan aldığım enerji beni de mutlu ediyor. Anlatılmaz bir bağ var. Hem Elif Nur rahatlıyor mutlu oluyor hem de o mutlu olunca ben de oluyorum. Annelik vazifemi yaptığımı hissediyorum. Bütün çalışanlara ve hocalarımıza teşekkür ederim. Buradaki çocukların aileleri de gelip ilgilenmeli. Çocuklarını ihmal etmesinler. Engelli deyip de bırakmasınlar çocuklarını, çünkü hissediyorlar. Bir öpücüklü dokunuşu ve bir sarılmayı çocuklar hissediyor. Çocuğu için çaba gösteren annedir benim için. Kendini yıpratacak şekilde ilgilenen annedir benim için" diye konuştu. 'ÇOCUĞUMUZ GİBİ BÜYÜTMEYE ÇALIŞIYORUZ’ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Çocuk Palyatif Yoğun Bakım Merkezi Sorumlu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fesih Aktar, Elif Nur’un ilk hastalarından olduğunu dile getirerek, "Doğduktan sonra solunum yetmezliği şikayetiyle Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde yatışı yapılarak tedavi görüyor. Tetkikler alınıyor ve tanı konulma süresi uzun sürebiliyor. Doğuştan gelen bir kas hastalığının eşlik ettiğini fark ediyorlar. Biz hastayı buraya aldık. 2014 Eylül ayından itibaren Türkiye’de ilk kurulan Çocuk Palyatif Yoğun Bakım Merkezi burada açıldı. Elif Nur, ilk hastalarımızdan. Uzun süre yatışlı olan tüm çocuklarımız gibi Elif Nur da bizim için çok özellikli. Burada sadece hekimler değil, hemşireler ve hasta bakım ile temizlik personeline kadar herkes özverili bir şekilde çalışıyor. Annelik ve babalık yapılan bir merkez. Elif Nur’u da 8 yıldır misafir ediyoruz. Çocuğumuz gibi büyütmeye çalışıyoruz. Hastalıkla ilgili çok tetkik yaptık, aile taramalarını da ileriki incelemelerimiz de kas hastalığıyla ilgili daha farklı bir şey var mı, yok mu; onu araştırıyoruz. Elif Nur, şimdi solunum cihazına bağlı takip ediliyor. Boynundan açılan bir delikle hayatını devam ettiriyor" diye konuştu. DHA
yoğun bakımda solunum cihazına bağlı hasta ne kadar yaşar