zümer suresi 53 ayet okunuşu
Site De Rencontres Avec Des Hommes Riches. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Ḣaleka-ssemâvâti vel-arda bilhakkis yukevviru-lleyle alâ-nnehâri veyukevviru-nnehâra alâ-lleylis vesaḣḣara-şşemse velkameras kullun yecrî li-ecelin musemmenk alâ huve-l’azîzu-lġaffâruGökleri ve yeryüzünü gerçek olarak yaratmıştır; geceyi kısaltır, gündüze katar ve gündüzü kısaltır, geceye katar ve ram etmiştir güneşi ve ayı; hepsi de muayyen ve mukadder bir zamana dek akardurur; bilin ki odur üstün olan ve suçları, ceza vermeden önce ve tamamıyla örten.Allah Gökleri ve yeri Hakk olarak bin türlü hikmet ve hayırla yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor... Düzenli ve sürekli şekilde, gece ve gündüz birbirini takip ediyor. Güneş’e ve Ay’a İlahi ve mucizevi bir düzen ve disiplin içinde boyun eğdirmiştir, her biri adı konulmuş bir ecele süreye kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; O Üstün ve Güçlü olandır, gökleri ve yeri şaşmaz bir düzen ve değişmez bir gerçek üzere yaratmıştır. O geceyi gündüzün üstüne bürüyüp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne geçirip sarıyor. Güneşi ve ayı, kendi kanunlarına tabi tutmuştur. Herbiri O'nun tarafından belirlenen bir süre içinde akıp gitmektedir. İyi bilin ki, O en yüce iktidar sahibi olan ve çok ve yeri, haklı bir gerekçe ile, hikmete dayalı, hesaplı bir düzen içinde yarattı. Geceyi devamlı gündüzün üstüne örtüyor. Gündüzü de gecenin üstüne örtmeye devam ediyor. Güneşi ve ayı koyduğu kanunlara boyun eğdirdi. Hepsi belirli bir vakte kadar akıp gidecektir. Unutmayın! Kudret ve hükümranlık sahibi olan, kâinatı koruma kalkanına alan, daima bağışlayan O' Kur’an-ı Kerim, 3/190; 7/ ve yeri hak üzere yarattı. Geceyi gündüzün üzerine bürüyor, gündüzü de gecenin üzerine bürüyor; güneşi ve ayı da buyruk altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar hareket eder. İyi bil ki, güçlü olan, bağışlayan O' ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele süreye kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O' ve yeri hak ile hikmetle yarattı; geceyi gündüzün üzerine bürüyor, gündüzü de gecenin üzerine bürüyor sarıyor. Güneşi ve ayı, insanların menfaatine bağladı. Her biri muayyen bir vakte kadar hareket ve cereyan etmektedir. Bil ki, O Azîz'dir = her şeye galibdir, Gaffâr'dır = çok ile gökleri ve yeri yaratmıştır. Geceyi gündüze sarıyor, gündüzü de geceye. Ve O, güneş ve ayı musahhar edendir. Her birisi belli bir süreye kadar akmaktadır. Bilin ki O, izzet, kudret ve bağışlama gökleri ve yeri bir amaç uğruna yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye sarar. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat ediniz, O'nun her şeye gücü yeter; de, yeri de hak olarak yarattı, geceyi gündüze, gündüzü de geceye dolayan odur, hem güneşi, hem de ayı buyrumuna almıştır; hepsi de adanan bir güne dek yürüyecektir, biliniz ki, O'dur emre, O'dur bağışlayıcıO, gökleri ve yeri bir hikmete ve hakikate göre yaratmıştır. O, Geceyi gündüzün üstüne sarıp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor her birini uzatıp kısaltıyor. O, güneşi ve ayı da emri altına almıştır ve insanların hizmetine sunmuştur. Her biri O'nun tarafından belirlenen bir süre içinde uzay boşluğunda akıp gitmektedir. İyi bilin ki; O, mutlak galiptir, çok bağışlayandır. Bkz. 13/2, 31/29, 35/13, 36/38 ve dipnotuSemâvâtı ve arzı hak içün yaratdı giceyi gündüz üzerine gündüzi gice üzerine sevk idiyor. Güneşi ve kameri teshîr iyledi her ikisi de vakt-i mu’ayyene kadar seyirlerine devâm idiyorlar. Allâh ’azîz ve ve yeri gerçekten yaratan O'dur. Geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Her biri belirli bir süreye kadar yörüngelerinde yürüyen güneş ve ayı buyruk altında tutar. Dikkat edin, güçlü olan, çok bağışlayan O' ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat et! O, azîzdir, ve çok bağışlayandır. Gece ve gündüzün birbirine örtülüp sarılmasıyla, sürelerinin uzayıp kısaldığına yerin yuvarlaklığına, hem kendi hem de güneş etrafında döndüğüne işa... Devamı..Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar ve gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş ve onların her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, ayet, dünyanın yuvarlak olduğunu bildirmektedir. "Yuvarlıyor" kelimesinin arapçası olan "yükevviru" kelimesi ile Türkçeye de geçen "küre" aynı kökt... Devamı..O, gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Güneşi ve ay'ı emrine âmade kılmış, her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O' ve Yeri hakk ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü gecenin üstüne sarıyor, Ay ve Güneşi müsahhar kılmış her biri bir müsemmâ ecele cereyan ediyor, uyan, o öyle azîz, öyle gaffarGökleri ve yeri hakk ile yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına almıştır. Hepsi belirlenmiş bir zamana akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, Mutlak Üstün Olan'dır, Çok Bağışlayıcı' ve yeri hak kın ikaamesine sebeb olarak yaratdı O. Geceyi gündüzün üstüne bürüyüb örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne getirip sarıyor. Güneşi, ayı müsahhar kıldı. Herbiri muayyen bir vakt için seyr-ü cereyan etmekdedir, Gözünü aç, O emrinde mutlak gaalibdir, dostlarını çok ve yeri hak ile yerli yerinde yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine sarar; gündüzü de gecenin üzerine sarar; güneşi ve ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Herbiri belirli bir vakte kıyâmete kadar akıp gider. Dikkat edin! O, Azîz kudreti dâimâ üstün olandır, Gaffâr çok bağışlayan ve yeri doğru bir amaç için yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örter, gündüzü de gecenin üzerine örter. Güneşi ve ayı kendi kontrolü altına almış, hepsi belirlenmiş bir vakte kadar akıp gider. O, her şeye gücü yeten ve bağışlayıcı olan değil midir?Yerleri, gökleri gereğince yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye doladı. Güneşi ayı buyruk altına aldı. Hepsi de belli bir sona kadar yürüyüp gidiyor. Bilesin ki o erklidir, çok gökleri ve yeri hak ve hikmetle yarattı. O, geceyi gündüze, gündüzü geceye dolar [⁴]. O, güneşi ve ay/ı müsahhar kılmıştır, her biri muayyen bir zamana kadar seyr ve cereyan eder. Haberiniz olsun ki O, yegâne galiptir, çok yarlıgayandır bağışlayandır.[4] Birini eksiltir, öbürünü artırır, birbiri ardınca ve yeri hak ile yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine, gündüzü de gecenin üzerine sarar [yukevviru]¹. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Hepsi de belli bir zamana kadar akıp gider. Biliniz ki O, Azîz’dir, Gaffâr’ Ayette geçen “yukevviru” fiili Arapçada yuvarlak bir şeyin üzerine sarmak anlamındadır. Buradan dünyanın yuvarlaklığına ve döndüğüne bir işaretin va... Devamı..Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. Güneşe ve aya da boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok gökleri ve yeri anlamsız ve boş yere değil; hak, hukuk ve adâlet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak ile yaratmıştır. Görmüyor musun; nasıl da geceyi gündüzün üzerine dolamakta, gündüzü de gecenin üzerine dolamaktadır ve her biri belli bir yörüngede akıp gitmekte olan Güneş’i ve Ay’ı, insanlığın faydası için kendine boyun eğdirmektedir! İyi bilin ki O, sonsuz kudret sahibidir, çok bağışlayıcıdır!Yer’i ve Gökler’i Hakk ile yarattı. Gece’yi Gündüz’ün üzerine dürüyor; Gündüz’ü de Gece’nin üzerine dürüyor. Güneş’i ve Ay’ı boyun eğdirdi / hizmete verdi. Belli bir süre için hepsi akıp gidiyor. Dikkat edin! O Gaffâr Azîz’ aydınlığa; aydınlığı karanlığa çevire çevire, gökleri ve yeri milim milim dengeleyip yaratan bu güçtür. Güneşe ve aya hükmeden de odur. Nitekim hepsi Allah'ın belirlediği bir sona doğru akıp gidiyor. Şu güç ve hoşgörü ihtişamına bakın.. “Gökleri yeri gerçeklik üzerine yaratmıştır. Yarattıklarında hiçbir düzensizlik, çelişki, yalan göremezsin. O geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ayı koyduğu yasalara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar yörüngelerinde seyreder. İyi bilin ki Allah mutlak güç sahibidir. Çok bağışlayandır.” Allah gökleri ve yeri bir amaç ile [*] yarattı. Geceyi gündüzün üzerine bürüyüp örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine bürüyüp örtüyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Bunların her biri belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. Dikkat edin! O güçlüdür, çok mesajlar Enâm 673; Yûnus 105; İbrâhîm 1419; Hicr 1585; Nahl 163; Ankebût 2944; Rûm 308; Zümer 395; Duhân 4439; Câsiye 4522; Ahkâf ... Devamı..O gökleri ve yeri, asla değişmeyen ölçülerle yarattı. Her an geceyi gündüzün üstüne örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne örtüyor. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gitmekte olan güneşi ve ayı da emri altına almıştır. Şunu iyi bil ki¹ O çok şereflidir, Âyetin son bölümü, yukarıda اَلاَ istiftah edatı olarak tercüme edilmiştir. Ancak baştaki hemze soru harfi olarak da anlaşılabilir. O zaman tercüm... Devamı..O, gökleri ve yeri [derunî bir] hakikate ⁵ göre yaratmıştır. O gecenin gündüze sızıp onu örtmesini ve gündüzün de geceye sızıp örtmesini sağlar; O, güneşi ve ayı [kendi kanunlarına] tâbi tutmuştur, her biri [O’nun tarafından] belirlenen bir süre içinde akıp gitmektedir. ⁶ O, güçlü ve bağışlayıcı değil midir?5 Bkz. 105’in son cümlesi ile ilgili not Bkz. 132, not O, gökleri ve yeri belli bir amaç için yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne gündüzü de gecenin üstüne bürüyüp örten O’dur. Her biri kendi yörüngesinde yüzüp giden güneşi ve ayı sizin istifadenize sunan da O’dur. İyi bilin ki O’dur mutlak üstün ve yüce olan, çokça ve sürekli bağışlayan. 2/21-22, 31/20O gökleri ve yeri gerçek bir amaçla yaratmıştır; o geceyi gündüzün başına sarar, gündüzü de gecenin başına sarar;[⁴¹⁰⁵] yine O, her biri kendi mecrasında belirli bir süreye kadar akıp gidecek olan güneşi ve Ay’ı da bir yasaya bağlamıştır.[⁴¹⁰⁶] Değil mi ki, sadece O mutlak üstün ve yüce olandır, tekrar tekrar bağışlayandır.[⁴¹⁰⁷][4105] Kur’an’da gece-gündüz örneğinin geçtiği her yerde olduğu gibi, burada da hak-bâtıl, iman-küfür mücadelesinin tabiatı dile getirilmektedir. Tıpk... Devamı..Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine sarar ve gündüzü de gecenin üzerine sarıverir ve güneşi ve ay'ı musahhar kılmıştır. Her biri muayyen bir zamana kadar cereyan eder. Haberiniz olsun ki, her şeye galip, çok yarlığayıcı olan, O' gökleri ve yeri hikmetle ve ciddî bir maksatla yarattı. Devamlı sûrette geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Güneş ve ay'ı da sizin hizmetinize veren O'dur. Onlardan her biri belirli bir süreye kadar akarcasına hareket eder. İyi bilin ki O, azîz ve gafurdur üstün kudret sahibi olup, aynı zamanda çok affedicidir. [7, 54; 3, 190]Bu âyette geçen tekvir “Baş gibi yuvarlak bir cismin etrafında bir şeyi, mesela sarığı dolayıp sarmak” demektir. S. Kutub der ki “Bu tekvir tabiri, ... Devamı..Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok ve yeri, gerçek[*] varlıklar olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne, gündüzü de gecenin üstüne sarar. Güneşi ve ayı hizmete sokmuştur. Her biri, belli bir süre içinde akıp gider. Bilesin ki O üstündür, çok bağışlayıcıdır.[*] bi el hakkıبِالْحَقِّHem kendisi gerçek hem de gerçekleri gösterecek gökleri ve yeri hakkıyla yaratmıştır. Geceyi gündüze örter, gündüzü de geceye örter, güneşe ve aya da boyun eğdirmiştir. Hepsi de belli bir süre için akar/döner. Bilin ki O, güçlüdür, ve yeri hak ile yarattı. O, geceyi gündüzün üzerine, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor;1 Güneş ile Ayı da itaatkâr kıldı. Onların hepsi de belirlenmiş bir vakte kadar akıp gider. Bilin ki Onun kudreti herşeye üstündür ve O çok bağışlayıcıdır.1 Âyette geçen fiil, “yuvarlak birşeyin etrafına sarmak” anlamına gelmektedir ki, burada Dünyanın küresel biçimi oldukça net bir ifadeyle dile getir... Devamı..Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor. Güneş'i ve Ay'ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir. Hepsi, belirlenmiş bir süreye kadar akar gider. Gözünüzü açın; Azîz'dir O, Gaffâr' gökleri daħı yiri ḥaķk-ıla. śarar giceyi gündüz üzere daħı śarar gündüzi gice üzere. daħı musaḥḥar eyledi güneşi daħı ayı her biri yürir adanılmış zamān vaķtına degin. ay ol beñdeşsüz yarlıġayıcıdur!Yaratdı gökleri ve yirleri daḫı ḥaḳḳ‐ıla. Givürür giceyi gündüz içine ve givürür gündüzi gice içine. Daḫı musaḫḫar eyledi ay‐ıla güneşi. Barçasısegirdür bir bilinmiş vaḳta degin. Ol Allāh günāhlar baġışlayıcıdur.Allah göyləri və yeri haqq olaraq hikmətlə yaratdı. O, gecəni gündüzə, gündüzü də gecəyə qatar gah gündüzü, gah da gecəni uzadar. O günəşi və ayı ram bəndələrinin mənafeyinə tabe etdi. Onların hər biri müəyyən bir müddətədək qiyamət gününə qədər hərəkət edər. Agah olun ki, O, yenilməz qüvvət sahibidir, günahları çox bağışlayandır!He hath created the heavens and the earth with truth. He maketh night to succeed day, and He maketh day to succeed night, and He constraineth the sun and the moon to give service, each running on for an appointed term. Is not He the Mighty, the Forgiver?He created the heavens and the earth in true proportions4247 He makes the Night overlap the Day, and the Day overlap the Night He has subjected the sun and the moon to His law Each one follows a course for a time appointed. Is not He the Exalted in Power - He Who forgives4248 again and again?4247 Cf. 673, and n. 896. 4248 His Power is equalled by His Mercy. Who can there be like unto Him?
Skip to content SunumEvrensel DuyuruMedya APPLE E-KİTAP BAĞLANTILARITürkçe MealAzerice Mealİngilizce Mealİngilizce MakalelerGOOGLE E-KİTAP BAĞLANTILARITürkçe MealAzerice Mealİngilizce Mealİngilizce Makalelerİslam Dininin Temel DirekleriKur’an Işığında SiyasetnameNÜZUL SIRASINA GÖRE NECM NECM KUR’AN MEALİ Mp3NÜZUL SIRASINA GÖRE NECM NECM KUR’AN MEALİ M4bAUDIO BOOKTEBYİN-UL KUR’AN WORDTÜRKÇE MEALQUR’AN IN ENGLISHRUSÇA SALATRUSÇA MEALNEDERLANDSE VERTALING VAN DE QORANMeal WordMecelle 1300 senedir İslam’ı anlamadıkMüslüman Yanacak Ama AydınlatacakSon SözPostaArama AramaTebyinü’l-Kur’an 1-ALAKEMBRİYONSURESi2-KALEM SÛRESİ3-MÜZZEMMİL SÛRESİ4-MÜDDESSİR SÛRESÎ5-FATİHA [AÇIŞ] SÛRESİ 6-TEBBET veya MESED[KURUDU]SURESİ7-TEKVÎR[DÜRME]SURESİ8-A’LA SÛRESİ[EN YÜCE]SURESİ9-LEYL [GECE] SURESİ10-FECR [TANYERİ] SURESİ11-DUHA SURESİ [KUŞLUK VAKTİ] SURESİ12-İNŞİRAH [AÇILMA]SURESİ13-ASR [ÇAĞ] SURESİ14-ADİYAT [SOLUK SOLUĞAKOŞANLAR]SURESİ15-KEVSER [BOL NİMET] SURESİ16-TEKASÜR [ÇOĞALTMA YARIŞI]SURESİ17-MÂÛN [BASİT EV EŞYALARI]SURESİ18-KÂFİRUN [KÂFİRLER]SURESİ19-FİL [FİL] SURESİ20-FELÂK [ÇATLAMA]SURESİ21-NAS SÛRESİ22-İHLÂS [İÇTENLİK]SURESİ23-NECM [PARÇA PARÇA İNEN AYETLER]SURESİ24-ABESE [YÜZÜNÜ EKŞİTTİ]SURESİ25-KADR [ÖLÇME-KIYMET] SURESİ26-ŞEMS [GÜNEŞ]SURESİ27-BÜRUC [YILDIZ KÜMELERİ]SURESİ28-TİN [İNCİR]SURESİ29-KUREYŞ SURESİ30-KARİAH [FELAKET KAPISINI ŞİDDETLE ÇALAN]SURESİ31-KIYAMET [ÖLÜM VE KALKIŞ]SURESİ32-HÜMEZE SÛRESİ33-MÜRSELÂT SÛRESİ34-KAF SÛRESİ35-BELED SÛRESİ36-TÂRIK SÛRESİ37-KAMER SÛRESİ38-SÂD SÛRESİ39-ARÂF SÛRESİ-139-ARÂF SÛRESİ-239-ARAF SURESİ-339-ARÂF SÛRESİ-440-CİNN SURESİ41-YASİN SURESİ42-FURKAN SURESİ43-FATIR SURESİ44-MERYEM SURESİ45-TA HA SURESİ46-VAKIA SURESİ47-ŞUARA SURESİ48-NEML SURESİ49-KASAS SURESİ50-İSRA SURESİ51-YUNUS SURESİ52-HUD SURESİ53-YUSUF SURESİ54-HICR SURESİ55-EN’AM SURESİ56-SAFFAT SURESİ57-LOKMAN SURESİ58-SEBE SURESİ59-ZÜMER [GURUPLAR] SURESİ60-MÜ’MİN SURESİ61-FUSSILET[DETAYLANDIRILMIŞ/AYIRILMIŞ] SURESİ62-ŞURA SURESİ63-ZUHRUF [ALTIN-ZİNET] SURESİ64-DUHAN[DUMAN]SURESİ65-CASİYE [DİZ ÇÖKEN] SURESİ66-AHKAF [KUM TEPELERİ] SURESİ67-ZARİYAT [TOZUTANLAR] SURESİ68-ĞÂŞİYE SURESİ69-KEHF SURESİ70-NAHL [BAL ARISI] SURESİ71-NUH SURESİ72-İBRAHİM SURESİ73-ENBİYA SURESİ74-MÜ’MİNUN [İNANANLAR] SURESİ75-SECDE SURESİ76-TUR SURESİ77-MÜLK [HÜKÜMRANLIK] SURESİ78-HAKKAH [GERÇEKLEŞECEK OLAN] SURESİ79-MEARİC SURESİ80-NEBE [ÖNEMLİ HABER] SURESİ81-NAZİAT SURESİ82-İNFİTAR SURESİ83-İNŞİKAK SURESİ84-RUM SURESİ85-ANKEBUT [DİŞİ ÖRÜMCEK] SURESİ86-MUTAFFİFİN [HİLEBAZLAR] SURESİ87-2. BAKARA SÛRESİ-187-BAKARA SÛRESİ-287-BAKARA SÛRESİ-387-BAKARA SÛRESİ-487-BAKARA SÛRESİ-587-BAKARA SÛRESİ-687-BAKARA SÛRESİ-787-BAKARA SÛRESİ-887-BAKARA SÛRESİ-988-ENFÂL SURESİ89 -ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-189 -ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-289 -ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-389 -ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-489 -ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-590-AHZÂB SÛRESİ91-MÜMTEHİNE SÛRESİ92-NİSÂ SÛRESİ-192-NİSÂ SÛRESİ-293-ZİLZÂL SÛRESİ94-HADÎD SÛRESİ95-MUHAMMED SÛRESİ96-RAD SÛRESİ97-RAHMÂN SÛRESİ98-İNSAN/DEHR SÛRESİ99-TALÂK SÛRESİ100-BEYYİNE SÛRESİ101-HAŞR SÛRESİ102-NÛR SÛRESİ103-HACC SÛRESİ104-MÜNÂFIKÛN SÛRESİ105-MÜCÂDELE SÛRESİ106-HUCURÂT SÛRESİ107-TAHRÎM SÛRESİ108-TEĞÂBÜN SÛRESİ109-SAFF SÛRESİ110-CUMA SÛRESİ111-FETİH SÛRESİ112-MÂİDE SÛRESİ113-TEVBE SÛRESİ114-NASR SÛRESİMakaleler AHMET HAKAN BEY’E CEVAPLAR!ALLAH KORKUSUALLAH’IN KALPLERİ MÜHÜRLEMESİAraf ve Ashabı Araf kimlerdir?BEŞER- İNSAN-ÂDEMBEZM-İ ELEST KÂLÛ BELÂBOŞANMA/TALAKCEBRAİL, RUH ÜL KUDÜS, ER RUH ÜL EMİN, RUHULLAHCEHENNEM İLE İLGİLİ MESELELERCİHADCİNN KAVRAMI ve KUR’AN’DA CİNNCUMA Yerel Gündem ToplantısıCÜNÜPLÜK VE CENABETDABBET-ÜN-MİN-EL-ARZDİNDE PEYGAMBERİN SÜNNETİN, HADİSİN YERİDOĞUM KONTROLÜ ve KÜRTAJDUAECEL, ECELİN UZAMASI – KISALMASIEvrensel DuyuruFERDLERİ KÖLELEŞTİREN, ÜLKELERİ SÖMÜRGELEŞTİREN İLLETRİBA FAİZFİTNE BELA, İMTİHAN, İŞKENCE OLGUNLAŞMA… GAYB MESELESİHACCHADİS-İ KUTSÎHALİFE SÖZCÜĞÜ ve KUR’AN’DAKİ HALİFEHARUT VE MARUTHITAN YA DA DİLİMİZDEKİ YANLIŞ KULLANIMI İLE SÜNNETHırsızın elinin kesilmesiİBLİS NEDİR YA DA KİMDİR?İMAN-AMEL İLİŞKİSİİNFAKİSLÂM DİNİNDE KADINİSLÂM DİNİNDE SAVAŞİSLÂM DİNİNİN KISACA BİR TANITIMIKABİR AZABI VAR MIDIR? BERZAH ÂLEMİ DİYE BİR ÂLEM VAR MIDIR?KADER ALIN YAZISI !KANDİL GECELERİKÂR, KİRA, ÜCRET, FAİZ VE KENZKIBLEKÖLELİK ve İSLAMİYETKulak Hırsızlığı Yapan Şeytanlar!KUR`AN ABDESTSİZ DE OKUNUR!Kur`an`da ZANN sözcüğünün anlamıKUR’AN IŞIĞINDA SİYÂSETNÂMEKUR’AN’DA İSA PEYGAMBERKUR’AN’DA MERYEMKUR’AN’DA ORUÇ İNSANIN KENDİSİNİ TUTMASIKUR’AN’DAKİ “MİYKAL”, MUHAMMED AS’DIRKUR’AN’DAKİ HİKMET SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMIKUR’AN’DAKİ MUSA İLE BİLGİN KUL KISSASIKUR’ANDA KONU EDİLEN ZÜLKARNEYN, SON PEYGAMBER MUHAMMED AS’DİR!!KURBANMEHDİ İNANCIMEHİRMescid-i Aksa neresidir ?MUCİZE KAVRAMI VE PEYGAMBERLERİN MUCİZELERİMUT’A NİKAHINEFSÖRTÜNME Başörtüsü, çarşaf, sarık, örtülü çıplaklar…PEYGAMBERİMİZİN ÇOK EŞLİLİĞİRACÜLRasülüllah`ın okur yazarlığıRECMRUHBANLIK ve ZÜHD Takvadan SapmalarRÜYA, RÜYANIN SADIĞI doğrusu ve NAMAZSalavat getirmek/Salavatı şerifeSECDEŞEFAAT KAVRAMIŞEYTAN- Şeytan-ı racim- İblis -Şeytandan korunma -Şeytan çarpmasıŞÜKÜRTAKVÂTEADDÜD-Ü ZEVCATERKEKLERİN ÇOK HANIMLA EVLENMESİTEFEKKÜR DÜŞÜNCE ZİNCİRİTERTÎLTEVBEUYDURULMUŞ HADİSLERÜZEYR PEYGAMBER ÖLÜP DE DİRİLDİ Mİ?VAHYVEFATVEKÂLET-VEKÎL- TEVEKKÜLVELÂYET-VELÎ-EVLİYÂÜLLAH ENSÂRULLAHZEKATZikir/ Allah`ı zikretmekZİNAZÜMER SURESİ 10 VE 53. AYETLER İLE İLGİLİ SORUNLARمستقرّMÜSTAKARR” VE ” مستودعMÜSTEVDA” SÖZCÜKLERİSorular Kur’an’dan Cevaplar Kur`an`daki Allah`ın “Biz” ifadesinin anlamı nedir?Allah erkekleri kayırıyor mu? Huri-nuri meselesiEbu Hüreyre kimdir?İslam dininin PavlusuMezarlar nasıl olmalıdır?Ruh?İblis?Çamurdan yaratılma?Uydurulmuş hadis nasıl bilinir?Kur`an`dan başka kaynak ? Bazı ayetlerin anlamları; Allah`tan başka ilah var mı?Peygamberimizin adı MUHAMMED`DİR AHMED değildir !Süleyman peygamberin kuşların dilini bilmesi, karıncalarla konuşması, Kuşlar ve karıncalar gerçekten kuş ve karınca mıdır yoksa insan mıdır?Kenz-ül Arş Duası ! Dua nasıl olmalı?Kur`an`ın Furkan`lığı, Zikir ve önemi, Hidayet Allah`a mülaki olmak mıdır?Kur`an`daki ruh sözcüğünün anlamı nedir?Müteşabih ayeti sadece Allah mı bilmektedir?Yoksa ilim erbabıda bilir mi?Kur`an`da çelişki, tutarsızlık, “KELÂLE”. Dinde dilin önemiSalavat getirmek ile ilgili bir talep ve ona verilen ne demektir?Çocuk yaşta ölen biriyle 90 yaşında ölen birinin ahiretteki durumu,sorumluluğu nedir?İntihar edenlerin durumuPeygamber ile dini öğrenip yaşadıkları halde…Bazı belalarda; bizim şer zannettiğimiz olaylarda hayır olabilir Bakara/216, Nisa/19Reankarnasyon konusuBABALARI UYARILMAMIŞ BİR TOPLUM MU BABALARI UYARILMIŞ BİR TOPLUM MU?MehdiMisafir Yazılar Haccda kime ve nereye gidilir ?OKUTÜM MÜSLÜMANLARIN CEVAPLAMASI DİLEKLERİMLE“HALİS DİN” MANİFESTOSUÖRNEK BİR NİKAH MERASİMİKur’an Işığında SiyasetnameTeşekkürlerFRANSADAN İNTİBALARBULGARİSTANDAN İNTİBALARBir anı ve teşekkürTeşekkürFATİH ERGAN BEYEFENDİNİN NOTLARIKEMAL ÇURUM BEYEFENDİNİN NOTLARINACİ CEPE BEYEFENDİ’NİN NOTLARITürk Milletinin Kurtuluş ReçetesiTebyinü’l-Kur’anA→Z A’LA SÛRESİ[EN YÜCE]SURESİABESE [YÜZÜNÜ EKŞİTTİ]SURESİADİYAT [SOLUK SOLUĞAKOŞANLAR]SURESİAHKAF [KUM TEPELERİ] SURESİAHZÂB SÛRESİÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-1ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-2ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-3ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-4ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ-5ALAKEMBRİYONSURESiANKEBUT [DİŞİ ÖRÜMCEK] SURESİARÂF SÛRESİ-1ARÂF SÛRESİ-2A’RAF SURESİ-3ARÂF SÛRESİ-4ASR [ÇAĞ] SURESİBAKARA SÛRESİ-1BAKARA SÛRESİ-2BAKARA SÛRESİ-3BAKARA SÛRESİ-4BAKARA SÛRESİ-5BAKARA SÛRESİ-6BAKARA SÛRESİ-7BAKARA SÛRESİ-8BAKARA SÛRESİ-9BELED SÛRESİBEYYİNE SÛRESİBÜRUC [YILDIZ KÜMELERİ]SURESİCASİYE [DİZ ÇÖKEN] SURESİCİNN SURESİCUMA SÛRESİDUHA SURESİ [KUŞLUK VAKTİ] SURESİDUHAN[DUMAN]SURESİEN’AM SURESİENBİYA SURESİENFÂL SURESİFATIR SURESİFATİHA [AÇIŞ] SÛRESİ FECR [TANYERİ] SURESİFELÂK [ÇATLAMA]SURESİFETİH SÛRESİFİL [FİL] SURESİFURKAN SURESİFUSSILET[DETAYLANDIRILMIŞ/AYIRILMIŞ] SURESİĞÂŞİYE SURESİHACC SÛRESİHADÎD SÛRESİHAKKAH [GERÇEKLEŞECEK OLAN] SURESİHAŞR SÛRESİHICR SURESİHUCURÂT SÛRESİHUD SURESİHÜMEZE SÛRESİİBRAHİM SURESİİHLÂS [İÇTENLİK]SURESİİNFİTAR SURESİİNSAN/DEHR SÛRESİİNŞİKAK SURESİİNŞİRAH [AÇILMA]SURESİİSRA SURESİKADR [ÖLÇME-KIYMET] SURESİKAF SÛRESİKÂFİRUN [KÂFİRLER]SURESİKALEM SÛRESİKAMER SÛRESİKARİAH [FELAKET KAPISINI ŞİDDETLE ÇALAN]SURESİKASAS SURESİKEHF SURESİKEVSER [BOL NİMET] SURESİKIYAMET [ÖLÜM VE KALKIŞ]SURESİKUREYŞ SURESİLEYL [GECE] SURESİLOKMAN SURESİMÂİDE SÛRESİMÂÛN [BASİT EV EŞYALARI]SURESİMEARİC SURESİMERYEM SURESİMUHAMMED SÛRESİMUTAFFİFİN [HİLEBAZLAR] SURESİMÜCÂDELE SÛRESİMÜDDESSİR SÛRESÎMÜLK [HÜKÜMRANLIK] SURESİMÜ’MİN SURESİMÜ’MİNUN [İNANANLAR] SURESİMÜMTEHİNE SÛRESİMÜNÂFIKÛN SÛRESİMÜRSELÂT SÛRESİMÜZZEMMİL SÛRESİNAHL [BAL ARISI] SURESİNAS SÛRESİNASR SÛRESİNAZİAT SURESİNEBE [ÖNEMLİ HABER] SURESİNECM [PARÇA PARÇA İNEN AYETLER]SURESİNEML SURESİNİSÂ SÛRESİ-1NİSÂ SÛRESİ-2NUH SURESİNÛR SÛRESİRAD SÛRESİRAHMÂN SÛRESİRUM SURESİSÂD SÛRESİSAFF SÛRESİSAFFAT SURESİSEBE SURESİSECDE SURESİŞEMS [GÜNEŞ]SURESİŞUARA SURESİŞURA SURESİTA HA SURESİTAHRÎM SÛRESİTALÂK SÛRESİTÂRIK SÛRESİTEBBET veya MESED[KURUDU]SURESİTEĞÂBÜN SÛRESİTEKASÜR [ÇOĞALTMA YARIŞI]SURESİTEKVÎR[DÜRME]SURESİTEVBE SÛRESİTİN [İNCİR]SURESİTUR SURESİVAKIA SURESİYASİN SURESİYUNUS SURESİYUSUF SURESİZARİYAT [TOZUTANLAR] SURESİZİLZÂL SÛRESİZUHRUF [ALTIN-ZİNET] SURESİZÜMER [GURUPLAR] SURESİKur’an’ın Bize Mesajları ALAK SURESİ GÜNCEL MESAJIKALEM SURESİ GÜNCEL MESAJIMÜZZEMMİL SURESİ GÜNCEL MESAJIMÜDDESSİR SURESİ GÜNCEL MESAJIFÂTİHA SURESİ GÜNCEL MESAJITEBBET SURESİ GÜNCEL MESAJITEKVİR SURESİ GÜNCEL MESAJIA’LA SURESİ GÜNCEL MESAJILEYL SURESİ GÜNCEL MESAJIFECR SURESİ GÜNCEL MESAJIDUHÂ SURESİ GÜNCEL MESAJIİNŞİRÂH SURESİ GÜNCEL MESAJIASR SURESİ GÜNCEL MESAJIADİYAT SURESİ GÜNCEL MESAJIKEVSER SURESİ GÜNCEL MESAJITEKASUR SURESİ GÜNCEL MESAJIMAUN SURESİ GÜNCEL MESAJIKAFİRUN SURESİ GÜNCEL MESAJIFİL SURESİ GÜNCEL MESAJIFELAK SURESİ GÜNCEL MESAJINAS SURESİ GÜNCEL MESAJIİHLAS SURESİ GÜNCEL MESAJINECM SURESİ GÜNCEL MESAJIABESE SURESİ GÜNCEL MESAJIKADR SURESİ GÜNCEL MESAJIŞEMS SURESİ GÜNCEL MESAJIBURUC SURESİ GÜNCEL MESAJITİN SURESİ GÜNCEL MESAJIKUREYŞ SURESİ GÜNCEL MESAJIKARİAH SURESİ GÜNCEL MESAJIKIYAMET SURESİ GÜNCEL MESAJIHÜMEZE SURESİ GÜNCEL MESAJIMÜRSELAT SURESİ GÜNCEL MESAJIKAF SURESİ GÜNCEL MESAJIBELED SURESİ GÜNCEL MESAJITARIK SURESİ GÜNCEL MESAJIKAMER SURESİ GÜNCEL MESAJISAD SURESİ GÜNCEL MESAJISAD SURESİ GÜNCEL MESAJIARAF SURESİ GÜNCEL MESAJICİNN SURESİ GÜNCEL MESAJIYASİN SURESİ GÜNCEL MESAJIFURKAN SURESİ GÜNCEL MESAJIFATIR SURESİ GÜNCEL MESAJITAHA SURESİ GÜNCEL MESAJIVAKIA SURESİ GÜNCEL MESAJIŞUARA SURESİ GÜNCEL MESAJINEML SURESİ GÜNCEL MESAJIKASAS SURESİ GÜNCEL MESAJIİSRA SURESİ GÜNCEL MESAJIYUNUS SURESİ GÜNCEL MESAJIHUD SURESİ GÜNCEL MESAJIYUSUF SURESİ GÜNCEL MESAJIHİCR SURESİ GÜNCEL MESAJIENAM SURESİ GÜNCEL MESAJISAFFAT SURESİ GÜNCEL MESAJILOKMAN SURESİ GÜNCEL MESAJISEBE SURESİ GÜNCEL MESAJIZÜMER SURESİ GÜNCEL MESAJIMÜ’MİN SURESİ GÜNCEL MESAJIFUSSİLET SURESİ GÜNCEL MESAJIŞURA SURESİ GÜNCEL MESAJIZUHRUF SURESİ GÜNCEL MESAJIDUHAN SURESİ GÜNCEL MESAJICASİYE SURESİ GÜNCEL MESAJIAHKAF SURESİ GÜNCEL MESAJIZARİYAT SURESİ GÜNCEL MESAJIĞAŞİYE SURESİ GÜNCEL MESAJIKEHF SURESİ GÜNCEL MESAJINAHL SURESİ GÜNCEL MESAJINUH SURESİ GÜNCEL MESAJIİBRAHİM SURESİ GÜNCEL MESAJIENBİYA SURESİ GÜNCEL MESAJIMÜ’MİNÜN SURESİ GÜNCEL MESAJISECDE SURESİ GÜNCEL MESAJITUR SURESİ GÜNCEL MESAJIMÜLK SURESİ GÜNCEL MESAJIHAKKA SURESİ GÜNCEL MESAJIME’ARİC SURESİ GÜNCEL MESAJINEBE SURESİ GÜNCEL MESAJINAZİAT SURESİ GÜNCEL MESAJIİNFİTÂR SURESİ GÜNCEL MESAJIİNŞİKÂK SURESİ GÜNCEL MESAJIRUM SURESİ GÜNCEL MESAJIANKEBUT SURESİ GÜNCEL MESAJIMUTAFFİFİN SURESİ GÜNCEL MESAJIBAKARA SURESİ GÜNCEL MESAJIENFAL SURESİ GÜNCEL MESAJIAL-İ İMRAN SURESİ GÜNCEL MESAJIAHZAB SURESİ GÜNCEL MESAJIMUMTEHİNE SURESİ GÜNCEL MESAJINİSA SURESİ GÜNCEL MESAJIZİLZAL SURESİ GÜNCEL MESAJIHADİD SURESİ GÜNCEL MESAJIMUHAMMED SURESİ GÜNCEL MESAJIRA’D SURESİ GÜNCEL MESAJIRAHMAN SURESİ GÜNCEL MESAJIİNSAN SURESİ GÜNCEL MESAJITALAK SURESİ GÜNCEL MESAJIBEYYİNE SURESİ GÜNCEL MESAJIHAŞR SURESİ GÜNCEL MESAJINUR SURESİ GÜNCEL MESAJIHACC SURESİ GÜNCEL MESAJIMUNAFİKUN SURESİ GÜNCEL MESAJIMÜCADELE SURESİ GÜNCEL MESAJIHUCURAT SURESİ GÜNCEL MESAJITAHRİM SURESİ GÜNCEL MESAJITEĞABÜN SURESİ GÜNCEL MESAJISAFF SURESİ GÜNCEL MESAJICUMA SURESİ GÜNCEL MESAJIFETİH SURESİ GÜNCEL MESAJIMAİDE SURESİ GÜNCEL MESAJITEVBE SURESİ GÜNCEL MESAJINASR SURESİ GÜNCEL MESAJI ZÜMER SURESİ 10 VE 53. AYETLER İLE İLGİLİ SORUNLAR ZÜMER SURESİ 10 VE 53. AYETLER İLE İLGİLİ SORUNLAR 10– De ki “Ey iman etmiş olan kullar/kölelerim! Rabbinize takvalı davranın. Bu dünyada iyilik-güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Şüphesiz Allah’ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenler, mükâfatlarını hesapsız tastamam alacaklardır.” Bu ayette Rabbimiz Resulullah’a yakın çevresine, o dönemde sahibi olduğu kölelerine/ tüm kullara, Allah’a karşı takvalı olmalarını söylemesini buyurarak bu dünyada iyilik-güzellik üretenlere bir güzellik olduğunu, Allah’ın yeryüzünün geniş olduğunu ve sabredenlerin ecirlerinin tastamam ödeneceğini ilân ettirmektedir. Bu ayet tüm insanlığa yönelik bir beyannamedir. Suredeki bu ve 53. ayetin teknik yapısı bir takım sorunları ortaya koymaktadır. Şöyle ki Her iki ayet de “ قلQul [De ki]” emri ile başlamakta ve hemen ardından gelen nida cümleleri de bu Qul’ emir fiiline mef’ulu bih olmaktadır. Ayetlerdeki “ يا عبادِالّزين yâ ıbâdillezîne” ve “ يا عبادىَ الّزينyâ ıbâdiyellezîne” terkiplerine baktığımızda, birinci olarak, harf-i nidayı dikkate almadan, sahih bir kelimenin [ıbâd sözcüğünün] “yâ-i mütekellim”e muzaf olduğunu, bu nedenle de “yâ-i mütekellim”den önceki sahih kelimenin son harfinin [dal harfinin] harekesinin esreleştiğini görüyoruz. İkinci olarak, başına harf-i nidanın gelmesiyle bu izafet terkibinin münâdâ makamında olduğunu, bu durumlarda terkibi “yâ ıbâdiye!”, “yâ ıbâdî!”, “yâ ıbâdi!” ve “yâ ıbâdâ!”” olmak üzere dört vecihte de okumanın mümkün olabileceğini biliyoruz. Üçüncü olarak da, konumuz olan 10. ayette “yâ-i mütekellim”in ıskatını ve kesre ile iktifa edildiğini görüyoruz. Kısaca özetlersem, her iki ayette de “yâ-i mütekellim” mevcut olup birinde bariz, ötekinde ise sakıttır. Anlatmak istediğim bunların beyanı değil, bu terkiplerden anlaşılan lafzî mânâdır. Lafzî mânâya göre, “kullarım!” nidasındaki kullar’ peygamberin kulları olmaktadır. Yani “Ey …. kullarım!” diyen ya da diyecek olan, emrin muhatabı olan peygamberdir. Bu durumda peygamberin muhatabı olan insanlar peygambere kul olmaktadır. Yani Peygamber insanlara “Ey kullarım!” [Peygamberin kendi kulları, Allah’ın kulları değil] dedirtilmektedir. Nitekim, metine göre ayetin manası gerçekten böyle olduğundan dolayı birçok kişi bu konuyu kabullenmişlerdir. Örneğin “Gel Habibim sana açık olmuşam Cümle halkı sana bende kılmışam.” Süleyman çelebi; Mevlüt “2495. İnsan mertebesinin de Tanrı velîlerinin elinde hayvan gibi mağlûp olduğunu anla ey yoksul! Ahmed, irşadederken halka “Kullarım” dedi. Tanrı bütün âlemi “ Kul yâ ibâdî” diye çağır” buyurdu. Senin aklın deveciye benzer, sen de devesin, Akıl, seni, ister istemez hükmünce çekip durmaktadır. Velîler, akılların aklıdır. Akıllar da ta en sonuncusuna kadar develere ibretle bak bir kılavuz, yüz binlerce can!” Celaleddin-i Rumi; Mesnevi/ ı. Cilt, 2495- 2499. Beytler “Qul” emri ile başlayan diğer tüm ayetlerde ise durum lâfzî mânâ ile uyumludur. Herhangi bir dikkat çekici unsur söz konusu değildir. Aynı surenin 11, 13, 14. ayetlerinde ve İhlas, Kafirun, Muavvezeteyn surelerinde ve diğer tüm benzer ayetlerde olduğu gibi… Durum böyle olunca, böyle bir mânâ tüm İslam ilkelerine, fıtrata ters düşmektedir. Allah’ın kendisine kitap, hüküm [yasamayı yürütmek] ve peygamberlik verdiği hiçbir beşer için [İnsanlardan hiçbir kimse için], insanlara “Allah’ın astlarından bana kul/köle olun” demek yakışmaz. Fakat “Öğrettiğiniz ve ders aldığınız [okuduğunuz] kitap gereğince Rabb’e içtenlikli kullar olunuz” demesi yaraşır. Al-i Imran/79 Gerçek bu iken Kur’an meali yapanlar ve sözde tefsir yazanlar bu gerçeği örtbas edip geçmektedirler ya da farkına varamamaktadırlar. Farkında olanların bazısı da araya “Benim adıma de ki” tarzında bir parantez sokuşturarak meseleyi çözmeyi yeğlemektedirler. Bu tavır, çelişkinin, tutarsızlığın itirafından başka bir şey değildir. Bu aciz, fakir kul Hakkı Yılmaz ise bu sorunu iki yönlü olarak çözme gayretini göstermiştir. ÇÖZÜM Birinci Yol “ عبادIbad” sözcüğünün “kullar” yerine “köleler” diye çevrilmesidir. Biliyoruz ki “ عبدabd” sözcüğü “kul, köle” demektir. Nitekim Bakara ve Nur surelerinde bu anlama ilişkin tekil ve çoğul örnekler mevcuttur Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş bir cariye -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, öğüt alıp düşünürler diye insanlara ayetlerini açıklar. Bakara/221 Ve sizden kocası olmayanları, erkek kölelerinizden ve kadın kölelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi fazlından onları zenginleştirir. Şüphesiz ki Allah, Geniş Olan ve En İyi Bilen’dir. Nur/32 Bu örnek ayetlerdeki anlamdan hareketle, konumuz olan 10. ve 53. ayetlerdeki “Ya ibadiye” sözcüğünü peygamberimize ailesinden intikal eden birkaç kişiye indirgeyerek “kölelerim” diye anlamlandırmak, bu ayetlerdeki evrensel çağrıyı göz ardı etmek ve anlamı daraltmak demektir. Sözcüğü “köle” anlamıyla ele alarak ayete “Ey kölelerim!” diye anlam vermek her ne kadar mümkün olsa da, mesajı evrensellikten mevziiliğe indiren bu anlamlandırmanın iyi bir çözüm olduğu söylenemez. İkinci Yol Mushafın Kopyalanması Sırasındaki Kâtip Hatası Arşivlerde korunan ve II. Halife Osman’a nispet edilen mushafların aslında ona ait olmadığı, Halife Osman’dan 60-80 yıl sonraki döneme ait istinsahlar olduğu bilim adamlarınca tespit edilmiştir. İlk mushaflar karşılaştırıldığında, bazı kelimelerin hem aynı mushaf içerisinde, hem de birine göre diğerinde farklı imlalarla yazıldığı görülmektedir. Ayetlerin teknik ve semantik yapılarına bakıldığında, gerek ilk metindeki kâtip sehivleri, gerekse sonraki kâtiplerin sehivleri olmak üzere bu yazımların birçoğunun istinsah edenler [kopya çıkaranlar] tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Konumuz olan 53. ayet bazı nüshalarda Kahire nüshası “ و قلve kul [Ve de ki!]” diye başlamaktadır. Ancak bu bizim üzerinde durduğumuz sorunu çözmemektedir. Bizden evvel bu konuda çalışma yapanlar Zuhruf suresinin 68. ayetindeki “ يا عباد ya ıbad” sözcüğünün farklı yazıldığını tespit etmişlerdir. Bu tespit daha evvel ilim camiasına sunulmuştur. Zuhruf suresinin 68. ayetindeki “ يا عبادya ıbad” ifadesi, Osman mushafı olarak bilinen mushaflardan Mekke, Kufe, Basra, Kahire, TİAM mushaflarında “ يا عبادَYa ıbade” olarak yazılı iken, Medine, Şam, Topkapı Mushaflarında “ يا عبادىYa ıbadiye” şeklinde yazılıdır. Mushaf-ı Şerif; Arapça Türkçe; s. 135. 6. sıra. Dr. Tayyar Altıkulaç, İSAM Yayınları Bizim iddiamız şudur Zümer/53’deki “ يا عبادىYâ ıbâdiye” sözcüğünün sonundaki “ ىye” harfi, aynı Kahire nüshasındaki ayetin başındaki “ve” harfinin katip sehvi olduğu gibi, kopya çıkaran [müstensih] kâtip tarafından sehven yazılmıştır. Zümer 53’te iki tane bariz sehiv vardır Orada da 10. ayetteki gibi “ ىye” harfi olmamalıdır. Bu durumda her iki ayetteki “ عبادıbad” sözcüğü dilbilgisi kurallarına uygun olarak “ عبادَıbâde” diye kıraat edilmelidir. Buna göre cümlenin anlamı “Ey … kullar!” şekline dönecektir. Böylece de ortadaki sorun ortadan kalkacaktır. Sorunun çözümüne yönelik bu ikinci şık diğerine göre daha makul bir çözümdür. Hakkı Yılmaz vuralk2018-02-13T204346+0300 Sosyal Medyada Paylaşabilirsiniz Page load link Go to Top
❬ Önceki Sonraki ❭ ۞ قُلْ يَٰعِبَادِىَ ٱلَّذِينَ أَسْرَفُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا۟ مِن رَّحْمَةِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَغْفِرُ ٱلذُّنُوبَ جَمِيعًا ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâhrahmetillâhi, innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâcemîan, innehu huvel gafûrur rahîmrahîmu. De ki “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Türkçesi Kökü Arapçası de ki ق و ل قُلْ kullarım ع ب د يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ aşırı giden س ر ف أَسْرَفُوا karşı عَلَىٰ nefislerine ن ف س أَنْفُسِهِمْ asla لَا umut kesmeyin ق ن ط تَقْنَطُوا -nden مِنْ rahmeti- ر ح م رَحْمَةِ Allah’ın اللَّهِ şüphesiz إِنَّ Allah اللَّهَ bağışlar غ ف ر يَغْفِرُ günahları ذ ن ب الذُّنُوبَ bütün ج م ع جَمِيعًا çünkü O إِنَّهُ O هُوَ çok bağışlayandır غ ف ر الْغَفُورُ çok esirgeyendir ر ح م الرَّحِيمُ Diyanet İşleri Başkanlığı De ki “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Diyanet Vakfı De ki Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah´ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş De ki Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah´ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.» Elmalılı Hamdi Yazır De ki Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah´ın rahmetinden ümid kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.» Ali Fikri Yavuz Ey Rasûlüm, tarafımdan kavmine de ki “-Ey günah işlemekle nefislerine karşı haddi aşmış kullarım! Allah’ın rahmetinden sizi bağışlamasından ümidi kesmeyiniz; çünkü Allah şirk ve küfürden başka, dilediği kimselerden bütün günahları mağfiret buyurur. Şüphesiz ki O, Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal De ki ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları mağrifet buyurur, şübhesiz ki o öyle gafûr öyle rahîm o Fizilal-il Kuran De ki Ey kendilerine kötülük edip, aşırı giden kullarım! Allah´ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok bağışlayan, çok esirgeyendir.» Hasan Basri Çantay De ki Ey kendilerinin aleyhinde günâhda haddi aşanlar, Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları yarlığar. Şübhesiz ki O, çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. İbni Kesir De ki Ey kendi nefislerine karşı aşırı davranan kullarım, Allah´ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah; günahları bağışlar. Çünkü O; Gafur´dur, Rahim´dir Ömer Nasuhi Bilmen De ki Ey nefisleri üzerine israfta bulunmuş olan kullarım! Allah´ın rahmetinden yeise düşmeyiniz. Şüphe yok ki, Allah günahları cümleten yarlığar. Muhakkak ki, O evet O, çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.» Tefhim-ul Kuran Benden onlara De ki Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah´ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır. esirgeyendir.» Warning includeturkce/bil/ Failed to open stream No such file or directory in C\inetpub\vhosts\ on line 27 Warning include Failed opening 'turkce/bil/ for inclusion include_path='.;.\includes;.\pear' in C\inetpub\vhosts\ on line 27
Zümer Suresini okuyabilir ve faziletlerine nail olabilirsiniz. Zümer suresinin Tefsirine, Mealine, Arapça ve Türkçe okunuşuna, Türkçe anlamına yazımızdan SURESİ HAKKINDA BİLGİLERMekke döneminde inmiştir. 75 âyettir. Sûre, adını 71 ve 73. âyetlerde geçen "Zümer" kelimesinden almıştır. Zümer; zümreler, gruplar demektir. Sûrede başlıca, göklerde ve yerde Allah'ın birliğini gösteren deliller, mü'minlerin cennete, kâfirlerin cehenneme sevk edilecekleri konu edilmekte; kullar, ölüm gelip çatmadan Allah'a yönelmeye SURESİ NUZÜLMushaftaki sıralamada otuz dokuzuncu, iniş sırasına göre elli dokuzuncu sûredir. Sebe' sûresinden sonra, Mü'min Gåfir sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Allah'ın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiğini belirten 53. âyetten itibaren üç veya yedi âyetin Medine döneminde indiği yolunda rivayetler varsa da bu rivayetler zayıf bulunmaktadır bk. İbn Âşûr, XXIII, 311.ZÜMER SURESİ KONUSUSûrenin temel konusu Allah ve âhiret inancıdır. Bu çerçevede hiçbir şeyin Allah'a ortak ve denk tutulamayacağı, O'nun mutlak ve eşsiz yaratıcı olduğu, bu sebeple insanın her durumda O'na yönelip bağlanması gerektiği belirtilmekte; bu şekilde inanan ve yaşayanların ulaşacağı âhiret nimetlerine ve cennet hayatına dair bilgi verilmekte; inkârcıların olumsuz duygu ve davranışları değerlendirilmekte; bunların kötü SURESİ FAZİLETİHz. Âişe, Resûlullah'ın genellikle her gece yatmadan önce Zümer ve Benî İsrâil İsrâ sûrelerini okuduğunu söylemiştir Tirmîzî, "Sevâbü'l-Kur'ân", 21.ZÜMER SURESİ ARAPÇASIZÜMER SURESİ OKUNUŞUBismillahirrahmanirrahim1- Tenzılül kitabi minellahil azızil hakım2- İnna enzelna ileykel kitabe bil hakkı fa'büdillahe muhlisal lehüd dın3- Ela lillahid dınül halıs Vellezınettehazu min dunihı evliya' ma na'büdühüm illa li yükarribuna ilellahi zülfa innellahe yahkümü beynehüm fı ma hüm fıhi yahtelifun innellahe la yehdı men hüve kazıbün keffar4- Lev eradellahü ey yettehıze veledel lastafa mimma yahlüku ma yeşaü sübhaneh hüvellahül vahıdül kahhar5- Halekas semavati vel erda bil hakk yükevvirul leyle alen nehari ve yükevvirun nehara alel leyli ve sehharaş şemse vel kamer küllüy yecrı li ecelim müsemma e la hüvel azızül ğaffar6- Halekaküm min nefsiv vahıdetin sümme ceale minha zevceha ve enzele leküm minel en'ami zemaniyete ezvac yahlükuküm fı bütuni ümmehatiküm halkam mim ba'di halkın fı zulümatin selas zalikümüllahü rabbüküm lehül mülk la ilahe illa hu fe enna tusrafun7- İn tekfüru fe innellahe ğaniyyün anküm ve la yerda li ıbadihil küfr ve in teşküru yerdahü leküm ve la teziru vaziratüv vizra uhra sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm tü'melun innehu alımüm bizatis sudur8- Ve iza messel insane durrun dea rabbehu münıben ileyhi sümme iza havvelehu nı'metem minhü nesiye ma kane yed'u ileyhi min kabül ve ceale lillahi endadel li yüdılle an sebılih kul temetta' bi küfrike kalılen inneke min ashabin nar9- Emmen hüve kanitün anael leyli sacidev ve kaimey yahzerul ahırate ve yercu rahmete rabbih kul hel yestevillezıne ya'lemune vellezıne la ya'lemun innema yetezekkeru ülül elbab10- Kul ya ıbadillezıne amenütteku rabbeküm lillezıne ahsenu fı hazihid dünya haseneh ve erdullahi vasiah innema yüveffes sabirune ecrahüm bi ğayri hısab11- Kul innı ümirtü en a'büdellahe muhlisal lehüd dın12- Ve ümirtü li en ekune evvelel müslimın13- Kul innı ehafü in asaytü rabbı azabe yevmin azıym14- Kulillahe a'büdü muhlisal lehu dını15- F'büdu ma şi'tüm min dunih kul innel hasirınellezıne hasiru enfüsehüm ve ehlihim yevmel kıyameh e la zalike hüvel husranül mübın16- Lehüm min fevkıhim zulelüm minen nari ve imn tahtihim zulel zalike yühavvifüllahü bihı ıbadeh ya ıbadi fettekun17- Vellezınectenebüt tağute ey ya'büduha ve enabu ilillahi lehümül büşra fe beşşir ıbad18- Ellezıne yestemiünel kavle feyettebiune ahseneh ülaikellezıne hedahümüllahü ve ülaike hüm ülül elbab19- E fe men hakka aleyhi kelimetül azab e fe ente tünkızü men fin nar20- Lakinillezınettekav rabbehüm lehüm ğurafüm min fevkıha ğurafüm mebniyyetün tecrı min tahtihel enhar va'dellah la yuhlifüllahül mıad21- E lem tera ennellahe enzele mines semai maen fe selekehu yenabıa fil erdı sümme yuhricü bihı zer'am muhtelifen elvanühu sümme yehıcü fe terahü musferran sümme yec'alühu hutama inne fı zalike le zikra li ülil elbab22- E fe men şerahallahü sadrahu lil islami fe hüve ala murim mir rabbih fe veylül lil kasıyeti kulubühüm min zikrillah ülaike fı dalalim mübın23- Allahü nezzele ahsenel hadısi kitabem müteşebihem mesaniye takşeırru minhü ccüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdı bihı mey yeşa' ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had24- E fe mey yettekıy bi vechihı suel azabi yevmel kıyameh ve kıyle liz zalimıne zuku ma küntüm teksibun25- Kezzebellezıne min kablihim fe etehümül azabü min hayüs la yeş'urun26- Fe ezakahümüllahül hızye fil hayatid dünya ve leazabül ahırati ekber lev kanu ya'lemun27- Ve le kad darabna lin nasi fı hazel kur'ani min külli meselil leallehüm yetesekkerun28- Kur'anen arabiyyen ğayra zı ıvecil leallehüm yettekun29- Darabellahü meseler racülen fıhi şürakaü müteşakisune ve racülen selemel li racül hel yesteviyani mesela elhamdü lillah bel ekseruhüm la ya'lemun30- İnneke meyyitüv ve innehüm meyyitun31- Sümme inneküm yevmel kıyameti ınde rabbiküm tahtesımun32- Fe men azlemü mimmen kezebe alellahi ve kezzebe bis sıdkı iz caeh e leyse fı cehenneme mesvel lil kafirın33- Vellezı cae bis sıdkı ve saddeka bihı ülaike hümül müttekun34- Lehüm ma yeşaune ınde rabbihim zalike cezalü muhsinın35- Li yükeffirallahü anhüm esveellezı amilu ve yecziyehüm ecrahüm bi ahsenillezı kanu ya'melun36- E leysellahü bi kafin abdeh ve yühavvifuneke billezıne min dunih ve mey yudlilillahü fema lehu min had37- Ve mey yehdillahü fema lehu mim müdıll e leysellahü bi azızin zintikam38- Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kul eferaeytüm ma ted'une min dunillahi in eradeniyellahü bi durrin hel hünne kaşifatü durrihı ev eradenı bi rahmetin hel hünne mümsikatü rahmetih kul hasbiyellah aleyhi yetevekkelül mütevekkilun39- Kul ya kavmı'melu ala mekanetiküm innı amil fe sevfe ta'lemun40- Mey ye'tıhi azabüy yuhzıhi ve yehıllü aleyhi azabüm mükıym41- İnna enzelna aleykel kitabe lin nasi bil hakk fe menihteda fe li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve ma ente aleyhim bi vekıl42- Allahü yeteveffel enfüse hıyne mevtiha velletı lem temüt fı menamiha fe yümsikülletı kada aleyhel mevte ve yürsilül uhra ila ecelim müsemma inne fı zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun43- Emittehazu min dunillahi şüfea' kul e ve lev kanu la yemlikune şey'ev ve la ya'kılun44- Kul lillahiş şefaatü cemıa lehu mülküs semavati vel ard sümme ileyhi türceun45- Ve iza zükirallahü vahdehüşmeezzet kulubüllezıne la yü'minune bil ahırah ve iza zükirallezıne min dunihı izahüm yestebşirun46- Külillahümme fatıras semavati vel erdı alimel ğaybi veş şehadeti ente tahkümü beyne ıbadike fıma kanu fıhi yahtelifun47- Ve lev enne lillezıne zalemu ma fil erdı cemıav ve mislehu meahu leftedev bihı min suil azabi yevmel kıyameh ve beda lehüm minellahi ma lem yekunu yahtesibun48- Ve beda lehüm seyyiatü ma kesebu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun49- Fe iza messel insane durrun deana sümme iza havvelnahü nı'metem minna kale innema utıtühu ala ılm bel hiye fitnetüv ve lakinne ekserahüm la ya'lemun50- Kad kalehellezıne min kablihim fe ma ağna anhüm ma kanu yeksibun51- Fe esabehüm seyyiatü ma kesebu vellezıne zalemu min haülai seyüsıybühüm seyyiatü ma kesebu ve mahüm bi mu'cizın52- E ve lem ya'lemu ennellahe yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdir önne fı zalike le ayatil li kavmiy yü'minun53- Kul ya ıbadiyellezıne esrafu ala enfüsihim la taknetu mir rahmetillah innellahe yağfiruz zünube cemıa innehu hüvel ğafurur rahıym54- Ve enıbu ila rabbiküm ve eslimu lehu min kabli ey yetiyekümül azabü sümme la tünsarun55- Vettebiu ahsene ma ünzile ileyküm mir rabbiküm min kabli ey ye'tiyekümül azabü bağtetev ve entüm la teş'urun56- En tekule nefsüy ya hasrata ala ma ferrattü fı cembillahi ve in küntü le mines sahırın57- Ev tekule lev ennellahe hedani leküntü minel müttekıyn58- Ev tekule hıyne teral azabe lev enne lı kerraten fe ekune minel muhsinın59- Bela kad caetke ayatı fe kezzebte biha vestekberte ve künte minel kafirın60- Ve yevmel kıyameti terallezıne kezebu alellahi vücuhühüm müsveddeh e leyse fı cehenneme mesvel lil mütekebbirın61- Ve yüneccillahüllezınettekav bi mefazetihim la yemessühümüs suü ve la hüm yahzenun62- Allahü haliku külli şey'iv ve hüve ala külli şey'iv vekıl63- Lehu mekalıdüs semavati vel ard vellezıne keferu bi ayatillahi ülaike hümül hasirun64- Kul e fe ğayrallahi te'mürunnı a'büdü eyyühel cahilun65- Ve le kad uhıye ileyke ve ilellezıne min kablik lein eşrakte le yahbetanne amelüke ve le tekunenne minel hasirın66- Belillahe fa'büd ve küm mineş şakirın67- Ve ma kaderullahe hakka kadrihı vel erdu cemıan kabdatühu yevmel kıyameti ves semavatü matviyyatüm bi yemınih sübhünehu ve teala amma yüşrikun68- Ve nüfiha fis suri fe saıka men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah sümme nüfiha fıhi uhra fe izahüm kıyamüy yenzurun69- Ve eşrakatil erdu bi nuri rabbiha ve vüdıal kitabü ve cıe bin nebiyyıne veş şühedai ve kudiye beynehüm bil hakkı ve hüm la yuzlemun70- Ve vüffiyet küllü nefsim ma amilet ve hüve a'lemü bima yef'alun71- Vesıkallezıne keferu ila cehenneme zümera hatta iza cauha fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha e lem ye'tiküm rusülüm minküm yetlune aleyküm ayati rabbiküm ve yünziruneküm likae yemiküm haza kalu bela velakin hakkat kelimetül azabi alel kafirın72- Kıyledhulu ebvabe cehenneme halidıne fıha fe bi'se mesvel mütekebbirın73- Vesıkallezınet tekav rabbehüm ilel cenneti zümera hatta iza cauha ve fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha selamün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidın74- Ve kalül hamdü lillahillezı sadekana va'dehu ve evrasenel erda netebevveü minel cenneti hayüs neşa' fe nı'me ecrul amilın75- Ve teral melaikete haffıne min havlil arşi yüsebbihune bi hamdi rabbihim ve kudıye beynehüm bil hakkı ve kıylel hamdü lillahi rabbil alemınZÜMER SURESİ TÜRKÇE MEALİRahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaKitab'ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. 1 Ey Muhammed! Şüphesiz biz o Kitab'ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah'a has kılarak O'na kulluk et. 2 İyi bilin ki, halis din yalnız Allah'ındır. Onu bırakıp da başka dostlar edinenler, "Biz onlara sadece, bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" diyorlar. Şüphesiz Allah ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. 3 Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O bundan uzaktır, yücedir. O bir ve her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan Allah'tır. 4 Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki, o mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. 5O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. Sizin için hayvanlardan erkek ve dişi olarak sekiz eş yarattı. Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç kat karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk mutlak hakimiyet yalnız onundur. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? 6 Eğer inkar ederseniz şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkar etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O göğüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla bilir. 7 İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce ona yalvardığını unutur ve Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki "Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin." 8 Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür, yoksa gece vakitlerinde, secde halinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. 9 Ey Muhammed! Bizim adımıza de ki, "Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için ahirette bir iyilik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere mükafatları elbette hesapsız olarak verilir." 10De ki "Şüphesiz bana, dini Allah'a has kılarak O'na ibadet etmem emredildi." 11 "Bana, müslümanların ilki olmam da emredildi." 12 De ki "Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım." 13 De ki "Ben dinimi Allah'a has kılarak sadece O'na ibadet ediyorum." 14 "Siz de Allah'tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!" De ki "Şüphesiz hüsrana uğrayanlar kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu apaçık hüsranın ta kendisidir." 15 Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında ateşten katmanlar vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım bana karşı gelmekten sakının. 16 Tağut'tan, ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah'a yönelenler için müjde vardır. O halde kullarımı müjdele! 17 Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. 18 Hakkında azap sözü hükmü gerçekleşenler, hiç onlar gibi olur mu? Cehennemlikleri sen mi kurtaracaksın? 19 Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için cennette üst üste yapılmış ve altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Allah gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah vadinden dönmez. 20 Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de onu yeryüzündeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. Sonra da Allah onları kurumuş çer çöp haline getirir. Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır. 21Allah'ın, göğsünü İslâm'a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah'ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay haline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler. 22 Allah sözün en güzelini; âyetleri, güzellikte birbirine benzeyen ve hükümleri, öğütleri, kıssaları tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri vücutları ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de vücutları da kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur'an Allah'ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur. 23 Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse, o gün azaptan emin olan kimse gibi midir? Zalimlere, "Kazandıklarınızı tadın" denir. 24 Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları bir yerden geldi. 25 Böylece Allah dünya hayatında onlara zilleti tattırdı. Elbette ki ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilselerdi! 26 Andolsun, öğüt alsınlar diye biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali verdik. 27 Biz onu, Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik. 28 Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir köle adam ile, yalnızca bir kişiye ait olan bir köle adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç bir olur mu? Hamd Allah'a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. 29 Ey Muhammed! Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir. 30 Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz 31Kim, Allah'a karşı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, doğruyu Kur'an'ı yalanlayandan daha zalimdir? Cehennemde kafirler için kalacak bir yer mi yok!? 32 Dosdoğru Kur'an'ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah'a karşı gelmekten sakınanlardır. 33 Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik yapanların mükâfatıdır. 34 Allah, işledikleri kötülükleri örtmek ve onlara yaptıklarının en güzeli ile karşılık vermek için onları böyle mükafatlandırdı. 35 Allah kuluna yetmez mi? Seni O'ndan Allah'tan başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur. 36 Allah kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir? 37 Andolsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette, "Allah", derler. De ki "Peki söyleyin bakalım? Allah'ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah'ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar onun rahmetini engelleyebilirler mi?" De ki "Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O'na tevekkül ederler." 38 De ki "Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de yapacağım. Kişiyi rezil edici azabın kime geleceğini ve sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz!" 39-40Ey Muhammed! Biz sana Kitab'ı Kur'an'ı insanlar için, hak olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. Sen onlara vekil değilsin. 41 Allah ölen insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye ömürlerinin sonuna kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. 42 Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki "Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?" 43 De ki "Şefaat tümüyle Allah'a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra yalnız O'na döndürüleceksiniz." 44 Allah bir tek ilah olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. Allah'tan başkaları ilahları anıldığında bakarsın sevinirler. 45 De ki "Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah'ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin." 46 Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır. 47Dünyada kazandıkları şeylerin kötülükleri karşılarına çıkmış, alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır. 48 İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, "Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir" der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler. 49 Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı. 50 Nihayet kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet etmişti. Onlardan zulmedenler var ya, kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet edecektir. Onlar Allah'ı aciz bırakacak değillerdir. 51 Bilmediler mi ki, Allah rızkı dilediğine bol bol verir ve dilediğine kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette ibretler vardır. 52 De ki "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." 53 Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. 54 Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki, kişi, "Allah'ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay halime! Gerçekten ben alay edenlerden idim" demesin. 55-56Yahut, "Allah beni doğru yola iletseydi elbette O'na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum" demesin. 57 Yahut azabı gördüğünde, "Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da iyilik yapanlardan olsam" demesin. 58 Allah şöyle diyecek "Hayır, öyle değil! Âyetlerim sana geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve inkarcılardan oldun." 59 Kıyamet günü Allah'a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!? 60 Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz. Onlar üzülmezler de. 61 Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir. 62 Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın âyetlerini inkar edenler var ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 63 De ki "Ey cahiller! Siz bana Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?" 64 Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi "Eğer Allah'a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun." 65 Hayır, yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol. 66 Allah'ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O'nun elindedir. Gökler de O'nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir. 67Sûr'a üflenir ve Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar. 68 Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap amel defterleri ortaya konur. Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir. 69 Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir. 70 İnkar edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler "Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" Onlar da, "Evet geldi" derler. Fakat inkarcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir. 71 Onlara şöyle denir "İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!" 72 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der "Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedi kalmak üzere buraya girin." 73 Onlar şöyle derler "Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah'a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükafatı ne güzelmiş!" 74Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş'ın etrafını kuşatmış halde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve "Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur" denilmiştir. 75ZÜMER SURESİ SESLİ DİNLEZümer Suresini sesli şekilde dinleyebilir ve ardından tekrar ederek sesli şekilde okuyabilirsiniz. Zümer Suresi'ni Dİyanet'ten sesli şekilde dinleyebilirsiniz. ZÜMER SURESİNİ SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ... ZÜMER SURESİ TEFSİRİMüfessirlerin çoğuna göre her iki âyette geçen "kitap" ile Kur'ân-ı Kerîm kastedilmiştir; ilk âyetteki kitapla bu sûrenin, ikincisiyle Kur'an'ın kastedildiğini düşünenler de vardır Zemahşerî, III, 337. İbn Atıyye'nin tercih ettiği IV, 517, bize de daha isabetli görünen diğer bir görüşe göre ilk âyetteki kitapla başlangıçtan itibaren bütün peygamberlere indirilen kitaplara, ikincisiyle de Kur'ân-ı Kerîm'e işaret edilmiş; yüce Allah'ın, önceki peygamberlere, insanlık için yol gösterici olan ve yasalar koyan kitaplar indirdiği gibi Hz. Muhammed'e de bu kitabı, Kur'an'ı indirdiği Mu'tezile'nin görüşünden de yararlanarak ilk âyetteki azîz ve hakîm sıfatlarını bu bağlamda özetle şöyle açıklamaktadır XXVI, 238 Azîz, "asla yenilemeyecek derecede güçlü"; hakîm, "arzularına göre değil hikmetin gereğine göre iş yapan" demektir; bu da Allah'ın evrendeki bütün olup bitenleri eksiksiz bildiği anlamına gelir. Buradan Allah'ın üçüncü bir niteliği ortaya çıkar ki o da hiçbir şeye muhtaç olmayışıdır. İşte âyetteki "el-azîzi'l-hakîm" kısmı Allah'ın bu üç sıfatını yani güçlü, kusursuz hikmet sahibi ve ihtiyaçtan münezzeh olduğunu ifade etmektedir. Bu sıfatlara sahip olan Allah'ın bütün yapıp yarattıkları kesinlikle iyidir, doğrudur; engel tanımayan mutlak gücü sayesinde, olağan üstü bir iletişim yolu olan vahiy ile indirdiği kutsal kitaplar da O'nun engin ilim ve hikmetinin dünyaya ve insanlığa yansıyan ışıklarıdır. 2. âyette Kur'an'ın indirilişini "gerçeğin bilgisi" hak kavramıyla ilişkilendiren ifade de bunu göstermektedir. Her iki âyette Kur'an'ın Allah katından geldiği gerçeğine itiraz edenlere cevap hiçbir şeye muhtaç olmadan dilediği her şeyi en doğru ve en iyi bir şekilde yapabilecek derecede güç, bilgi ve hikmet sahibidir; geçmişteki kutsal kitapları ve Kur'an'ı da O indirmiştir. Bu gerçek açıkça belli olduktan sonra, 2. âyette artık insanın görevinin, içten bir saygı ve bağlılıkla yalnızca Allah'a kulluk etmek olduğu sonucuna varılmıştır. Âyette bu saygı, bağlılık ve kulluk ihlâs kavramıyla ifade edilmektedir. İhlâs, "gerek ibadetleri gerekse diğer dinî ve ahlâkî davranışları riyâ ve gösterişten, çıkar kaygılarından uzak olarak yalnızca Allah rızası için yapmak" anlamına gelir."Katıksız hâlis din" deyimini, kelime-i şehâdete dayalı din veya İslâm dini şeklinde açıklayanlar olmuştur Zemahşerî, III, 337. Ancak bu deyimi, daha açık olarak "her türlü şirkten, bâtıl inanç ve hurafelerden uzak bulunan; vahye dayanan ve kutsal kitabıyla, inanç ve amellere dair hükümleriyle orijinalliğini koruyan din" şeklinde anlamak isabetli görünmektedir. "Sadece bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz" şeklindeki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Câhiliye putperestleri, Allah'ın varlığına ve yaratıcı gücüne inanmakla birlikte, putları aracı tanrılar kabul edip kendilerine şefaat edeceklerine inandıkları için onlara taparlardı. Görünür veya görünmez varlıklara tapan başka çok tanrılı din mensuplarıyla Hz. Îsâ'yı tanrı kabul eden hıristiyanlar da benzer bir anlayışa sahiplerdi Taberî, XXIII, 193. Âyette, bu şekilde değişik bâtıl inanç gruplarıyla ilgili son hükmü Allah'ın vereceği, yani onları hak ettikleri şekilde cezalandıracağı belirtilmektedir. Yaratılmış ve sonlu, böyle olduğu için de eksik ve âciz varlıkları tanrı kabul etmek bir yalandan ibarettir, dolayısıyla bir küfürdür, yani gerçeği ters yüz etmek, inkâr etmektir; bu sebeple de hidayetten mahrum kalmayı gerektirir Râzî, XXVI, 242. Bu suretle âyet şu gerçeği dile getirmektedir Melekler veya cinler gibi görülmez varlıklara, güneş vb. gök cisimlerine, Hz. Îsâ veya başka bir beşere, ata ruhlarına veya bu sayılanların sembollerine, heykellerine tapanlar ve Allah'ı bırakıp bunları koruyucu veli ve kurtarıcı kabul edenler, onlardan medet umanlar hak yoldan sapmışlardır; bunların inançları yalandan ve küfürden ibarettir. Yegâne hak din, tevhid inancıdır; kurtuluşu hak edenler de sadece muvahhid tek tanrı inancını benimseyen Araplar Lât, Uzzâ, Menât gibi putların Allah'ın kızları olduğuna inanırlardı. Âyete göre farzımuhal Allah evlât sahibi olmak isteseydi, iddia edildiği gibi taş toprak cinsinden yapılmış şeyleri değil, yarattıkları içinden en güzel varlıkları seçerdi. Ama Allah ile yarattıkları arasında hangi şekilde olursa olsun bir baba-evlât ilişkisi söz konusu olamaz, Allah bundan münezzehtir; O'nunla yarattıkları arasındaki ilişki hâlik-mahlûk, ulûhiyyet-ubûdiyyet ilişkisinden ibarettir. Şu halde melekler, Îsâ, Muhammed veya herhangi bir canlı ya da cansız varlık, bunların hepsi yalnız ve yalnız O'nun mahlûkudur ve bunların her biri Hakk'ın yasalarına boyun eğerek, bazıları da bilinçli ve iradeli olarak O'nu hamd ile tesbih eder İsrâ 17/44. "O mutlak otorite sahibi tek Allah'tır"; dolayısıyla O'nun herhangi bir varlıkla ne bir ortaklık ilişkisinden ne de babalık-evlâtlık ilişkisinden söz âlem makrokozmos ve küçük âlem mikrokozmos, insan denilen iki varlık alanını yaratan gücün ululuk ve yetkinliğine dikkat çekilmektedir. "Hikmet ve fayda esasına göre" diye çevirdiğimiz "bi'lhakkı" deyimi, yaratma ve yönetmenin temelindeki ilâhî hikmete, yani eksiksiz kusursuz bilgiye ve yarara işaret eder. Buna göre yaratılışta saçmalıktan, anlamsızlık ve hikmetsizlikten söz etmek mümkün değildir; özünde her şey, iyidir, güzeldir, yararlıdır. Bütün İslâm âlimlerinin birleştiği bu inancın, en güzel ifadesini Gazzâlî'nin şu sözünde bulduğu kabul edilir "İmkân âleminde halen mevcut olandan daha güzel, daha tam ve daha mükemmelinin bulunması mümkün değildir" İhyâ', IV, 258; el-İmlâ' fî işkâlâti'l-İhyâ', V, 35-36. Evren hakkındaki bu iyimser düşünce, yine Gazzâlî'ye isnat edilen bir özdeyişte, "Leyse fi'l-imkân ebde'u mimmâ kân" Var olandan daha mükemmeli mümkün değildir şeklinde ifade edilmiştir. Allah'ın, "sürekli olarak geceyi gündüzün, gündüzü gecenin üstüne sarması"ndan maksat, gündüzden geceye geçilirken yavaş yavaş aydınlığın çekilip karanlığın bastırması, geceden gündüze geçilirken de tersine karanlığın yerini aydınlığın almasıdır. Âyetin bu cümlesi, "Geceyi gündüze ekler, gündüzü de geceye ekler" şeklinde de yorumlanmıştır Şevkânî, IV, 515. Her gün tekrar ettiği için önemini fark edemediğimiz bu olaylar, ilâhî kudretin ve yaratılıştaki hikmetin durmadan tecelli ettiğini gösteren birer âyettir, işarettir. Güneş ve ayın, Hakk'ın yasalarına boyun eğerek semamızı süslemesi, ısı ve ışık vermesi de böyledir. İnsanlık âleminin bir tek candan, Âdem'den gelişi de evrenin oluşu ve işleyişi kadar muhteşem bir olaydır. Bu olay da düşünen aklı, hisseden kalbi dehşete düşürüp o yüce kudret karşısında secdeye kapandıracak derecede derin hikmetler taşıyan ilâhî tecellilerdendir. Âyet, bütünüyle insanlığın bu oluş süreci yanında her bir insanın ana rahmindeki yaratılış sürecine de veciz bir üslûpla değinmektedir. Müfessirler, "üç karanlık" tabirini, annenin karın duvarı, rahim duvarı ve cenini kuşatan zar amnion zarı içindeki karanlık tabakalar olarak açıklarlar. Bu karanlık tabakaları, rahim içinde birbirini kuşatan üç zarın teşkil ettiği tabakalar olarak anlamak da mümkündür. Bunların ilki, cenini koruyan, içi sıvı dolu amnion zarı, ikincisi amnionu dıştan kuşatan ve daha çok ceninin besin ve oksijen almasını sağlayan korion zarıdır. Rahim içini astar gibi kaplayan ve hamileliğin sonuna doğru gittikçe kalınlaşan üçüncü zar, üzerindeki kan damarlarıyla çocuk için besin deposudur. Hamilelikten sonra düştüğü için buna "düşen zar" zara decidua denilmektedir. Âyette bu tabakaların karanlık oluşuna bilhassa dikkat çekilmekle, bu karanlık ortamlarda olup bitenlerin dahi Allah'ın bilgisi ve kudreti sayesinde gerçekleştiğine; dışarıdan farkına bile varılmayan bu ortamda yaratılış harikalarının gerçekleştirildiğine işaret edilmiştir. "Türlü yaratılış safhalarından geçme" ifadesiyle, Hac 22/5 ve Mü'minûn 23/12-14 sûrelerinde açılımı verilen nutfe, alaka ve mudga safhalarının ve bundan sonraki gelişmelerin kastedildiği anlaşılmaktadır İbn Âşûr, XXIII, 333-334. Rahim karanlığında döllenmiş hücreye zigot nutfe, hücrenin rahim cidarındaki asılı vaziyetine alaka denir. Bu suretle rahimde gelişimini sürdüren embriyo, önce mudga denilen şekilsiz etimsi bir parçaya dönüşür ve zamanla diğer aşamalarda kemikler oluşur; kemikler kaslar, damar ve sinirlerle kaplanarak insan bedeninin oluşumu tamamlanır. Hayvanlardan lutfedildiği bildirilen "sekiz eş", En'âm sûresinin 143-144. âyetlerinde zikredilen erkekli-dişili eşler olarak koyun, keçi, deve ve sığır bu kanıtlara ve uyarıcı açıklamalara rağmen Allah'a gereği gibi iman etmemekte direnenler bilmeliler ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı gibi insanların kendisine inanmalarına da ihtiyacı yoktur. Şu halde inkârcılar bu tutumlarıyla yalnız kendilerine zarar verirler. Her ne kadar Allah, kullarını inanıp inanmamakta özgür bırakmışsa da Kehf18/29; İnsân 76/3, merhameti gereği kullarının iman edip kurtuluşa ermelerini ister, rızası bundadır; bu yüzden insanlara doğru yolu bulmaları için akıl vermekle kalmayıp ayrıca peygamberleri aracılığıyla gönderdiği kutsal kitaplarında varlığının ve birliğinin nice kanıtlarını göstermiş, inananlara müjdeler vermiş, inanmayanları ikaz etmiş ve böylece iman edip hükümlerini yerine getirmek suretiyle kendisine şükredenleri rızasına kavuşturacağını bildirmiştir. Onun rızası, yani kulundan hoşnut olup onu sevmesi ise bütün nimetlerin en büyüğü, en değerlisidir bk. Tevbe 9/72. İnsanın ödevi, kendisini bu değerli nimete lâyık kılacak bir hayat melekeleri yerinde olan her insan kendinden sorumludur ve yaptığı kötülüğün sonucu da yalnız ona aittir; ne o başkasının günahını taşır, ne de başkası onun günahını taşır. Onun için özgür ve bilinçli olarak yaptığımız işlerin sorumluluğunu başkasına yıkmaya kalkışmamalıyız; suçumuzu günahımızı başka birinin yükleneceğini ümit etmemeli, kendi hayatımızın iyi ve kötü sonuçlarının kendimize ait olduğunu bilmeliyiz. Dünyada hukuk ve kamuoyu karşısında bu böyle olduğu gibi âhirette Allah'ın huzurunda da böyle olacak; hepimiz sonunda kalplerimizin derinliklerini, en gizli sırlarımızı dahi bilen rabbimizin divanına çıkıp dünyadayken yaptığımız her şeyi karşımızda bulacak, O'nun şaşmayan adaletiyle "insan"la öncelikle Kur'an'ın muhatapları arasındaki inkârcı kişilerin kastedildiği âyetin devamından anlaşılmaktadır. Başka yerlerde de belirtildiği gibi meselâ bk. Bakara 2/177 gerçek mümin hem sıkıntılı zamanlarında hem rahat zamanlarında hep Allah ile olur, O'na güvenip dayanır. Bu bağlılığını kötü günlerinde isyan etmeden sabırla, iyi günlerinde azmadan şükürle gösterir. Allah'tan gelen her şeyi, "Lutfun da hoş, kahrın da hoş" diyerek karşılar. 9. âyet, inancında döneklik yapan biriyle her durumda Allah'a iman ve bağlılığını sürdürenin aynı değerde olamayacağını ifade etmektedir. Hâlis imanın ve samimi dindarlığın çok veciz bir özeti olan bu âyette, böyle bir dindarlığın en çarpıcı amelî tezahürü olan gece namazına, sorumluluk boyutu olan âhiret endişesiyle rahmet ümidine ve dindarlığın zihnî şartı olan bilgi donanımına dikkat çekilmiştir. İbadette dinî şuur ve duygu ne kadar yoğun olursa ibadetin değeri de o oranda yüksek olur. Bu yoğunluk geceleri daha da fazla olacağı için âyette özellikle gece ibadetinden söz edilmiştir. Derin dindarlığın diğer bir tezahürü de âhiret bilincinin canlı oluşudur. Ebedî hayata inanan iyi bir mümin, her durumda rabbine kulluk görevlerini yerine getirmekle birlikte, bir yandan da kulluğuyla O'nun merhamet ve sevgisini kazanmayı, bu sayede âhiret kurtuluşuna nâil olmayı arzular. "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" ifadesindeki "bilme"den maksat, bu âyetler bağlamında öncelikle, yalnız zor durumda kalındığı zaman değil, her zaman Allah'ı bilip tanımayı ma'rifetullah, bu irfan sayesinde yaratılmışlara kul olmaktan kurtulup yaratana kul olmanın önemini kavramayı ifade eder. Bununla birlikte "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" cümlesi, daha genel olarak –hangi konuda olursa olsun– ilmin yani doğru bilginin Allah katında mutlak bir değer olduğuna işaret eder. Esasen iman da ilim sayesinde kazanılır. Nitekim kaynaklarda ilim, "bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, gerçekle örtüşen inanç" itikad şeklinde tanımlanır Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, "İlm" md.; Cürcânî, et-Ta'rîfât, "el-İlm" md.. Kur'ân-ı Kerîm'de gerek dinî gerekse din dışı konularla ilgili olarak ilim kelimesi ve türevlerinin 750 defa geçmesi, bilginin ve bilme faaliyetinin önemine işaret eder. Kendisini de Allah'tan gelmiş bir bilgi olarak tanıtan Kur'an Bakara 2/120, "Rabbim, ilmimi arttır!" diye Allah'a dua etmemizi öğütler. Hz. Peygamber de ilmi övmüş ve teşvik etmiştir Tirmîzî, "İlim", 19. Âlimleri peygamberlerin vârisleri olarak gösteren hadis Buhârî, "İlim" 10, bilginin değeri yanında ilim adamlarının, bilgilerini insanlığın hayrına kullanmakla sorumlu olduklarına da işaret eder. Buna göre, ilim bizâtihi bir değer olsa da birçok hadiste ilmin amelle bütünleşmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır meselâ bk. Müslim, "ez-Zikir ved'du'â", 73; İbn Mâce, "Mukaddime" Duâ", 2, 3. Şu halde davranış ve uygulama planında olumlu sonuçlar doğurmayan veya kötülüklere alet edilen bilgi, kıymeti bilinmemiş, şükrü eda edilmemiş bir nimet olup ayrıca sorumluluğu gerektirir. Nitekim bir hadiste, sadece basit dünyevî emellere ulaşmayı amaçlayan ve bu suretle bilgisini kötüye kullananlar "erdemsiz bilginler" diye anılmıştır Dârimî, "Mukaddime", 29, 34; İslâm'da ilmin yeri ve müslümanların bilime katkıları konusunda bilgi için bk. İlhan Kutluer, "İlim", DİA, XXII, 109-114.Müslüman sayılmanın vazgeçilmez şartı iman etmektir. Bununla birlikte âyette ayrıca, "Rabbe karşı gelmekten sakınma" olarak çevirdiğimiz takvâ ile "iyilik" olarak çevirdiğimiz hasene de iyi bir müslüman olmanın şartı olarak gösterilmiştir. Takvâ, Allah'a sorumluluk bilinciyle saygı gösterip buyruklarını titizlikle yerine getirmek suretiyle ilâhî cezadan korunmayı bilgi için bk. A'râf 7/26; hasene ise doğru inançtan başlayarak, ister büyük ister küçük olsun her türlü iyi ve güzel halleri, erdemleri, tutum ve davranışları ifade eder bk. En'âm 6/160. Âyette bu anlamda iyiliğin karşılığının da iyilik olacağı bildirilmektedir. Tefsirlerde çoğunlukla, karşılık olarak verilecek bu iyilik cennet olarak açıklanmışsa da âyette böyle bir sınırlama olmadığına göre bunu her türlü dünyevî ve uhrevî hayır ve mutluluk olarak anlamak daha isabetli görünmektedir."Allah'ın arzı geniştir" ifadesindeki "arz"dan cennetin kastedilmiş olabileceği yönünde zayıf bir görüş varsa da Râzî, XXVI, 253, müfessirler genellikle bu ifadeyi hicrete işaret olarak anlamışlardır. Kuşkusuz her müslümanın, sosyal çevresinde veya ülkesinde inançlı ve erdemli olarak yaşayabileceği düzeyde bir özgürlük ortamının oluşması için çaba göstermesi; ayrıca özgür bir ortamda yaşıyorsa bunun değerini bilmesi gerekir. Ancak âyetteki "Allah'ın arzı geniştir" cümlesi, bir kimsenin, bulunduğu yerde dinî ve ahlâkî hayatını gerektiğince yaşama şartlarından yoksun kaldığı ve bu ortamı olumlu yönde değiştirme imkânı da bulamadığı takdirde, inandığı değerlerden vazgeçmeyip serbestçe yaşayabileceği başka bir ortam bularak oraya gitme alternatifini de dikkate alması gerektiğine işaret etmektedir. Bu, iş yerini değiştirmekten, başka bir ülkeye göç etmeye kadar her türlü yer değişikliğini kapsar. Nitekim bu âyetin gelmesinden birkaç yıl sonra Hz. Peygamber ve arkadaşları, bütün çabalarına rağmen Mekke'de dinlerini yaşama özgürlüğünü sağlayamayınca Allah'ın emri uyarınca Medine'ye göç etmişlerdir. İnsanın değerleri uğruna böylesine bir özveriyi göze alması büyük bir sabır ve kararlılık işi olduğu için âyette, "Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir" buyurulmuştur bu konuda bilgi ve değerlendirme için bk. Nisâ 4/97-100. ZÜMER SURESİ TEFSİRİNİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ... Kıyamet Arapça Ölü Dini Gündem Güncel Haberler
elimdeki hayrat neşriyat mealinde şu şekilde olan ayettir"de ki "ey nefisleri aleyhine günah işlemekle ömürlerini israf eden kullarım! günahlara bulaştık diye allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! şüphesiz ki allah, bütün günahları bağışlar!" doğrusu, gafur çok bağışlayan, rahim kullarına çok merhamet eden ancak o'dur."bu nasıl şefkatli bir cümledir. bu nasıl bir müjdelemedir. bu ne güzeldir öyle bir varlık ki, bir hata yaptıktan sonra, aman yaptım işte hata, ha bi tane ha bin tane der ve devam eder. devam etmeyi bırak utancıyla karışık ruh haliyle tamamen uzaklaşır temiz olan her şeyden. nasıl olsa günahkarım der ve daha da fazlasını yapar. yaratıcı, bizi en güzel bilen, annelerimizden ancak bildiğimiz şefkatle nasıl da biliyor bizi ve uyarıyor "kesmeyin ümidinizi". hani o çok sevdiğimiz mevlanın sözü gibi "gel, ne olursan yine gel"bu ayet günah işlemenin kulun en doğal özelliği olduğunu da, tevbe etmekten çekinmemesi gerektiğini de ve nasıl bataklara düşerse düşsün rabbinin hep onunla olduğunu öğreten muhteşem ifadelerdir. allah'ın kulları üzerindeki şefkatini gösteren bir ayet. merhameti gazabından öndedir. yüce allah'ın ne kadar bağışlayıcı olduğunu, affetmeyi ne kadar çok sevdiğini bir kez daha görmemizi sağlayan ayet. aynı zamanda allah'tan ümit kesilmez sözüne vücüt veren bir ayettir. çoğu kimse bu ayette apaçık bir gerçekliği orada ayet "de ki" ile başlıyor; yani peygamberin bizatihi kendisinin insanlara “ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım..." cümlesi ile hitap etmesi için hava hoş. biz bu meseleyi rahatça izah edebiliriz. ancak tasavvuf düşmanları bu ayeti hiçbir şekilde izah edemezler. sonra da ayeti eğip bükmeye kalkarlar. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
zümer suresi 53 ayet okunuşu