yüz karası değil kömür karası

Site De Rencontres Avec Des Hommes Riches. Madenlerimizde yaşanan büyük ve elim facia sonrasında yeniden gözler madenler, yeraltı kaynakların etkinliği ve enerji ihtiyacına çevrildi. Türkiye gibi ülkelerin büyük oranda enerji bağımlısı olması, gelişme durumundaki sanayinin de enerji ihtiyacı şartları zorlamaktadır. Bir yanda artan enerji talebi öbür yanda cari açık baskısı ekonomi yönetiminin kararlarını etkilemektedir. Neredeyse cari açık miktarına eşdeğer enerji ithalatı kurmayları zorlamaktadır. Dünya büyük oranda temiz enerji söyleminin de gelişmesiyle doğal gaz kaynaklarına yönelmiş durumda. Dünya kömür tüketimi toplam enerji kullanımının %25’i düzeyindedir. Doğalgaz kullanımı ise %12’lerden %27’ye tırmanmıştır. Eğilim, kömür kullanımının azaltılması yönündedir. Ancak kömüre dayalı enerji üretimi maliyeti, doğalgaz ve rüzgar santrallarına göre yarı fiyatlarda olduğu için kömür santralleri önemini sürdürmektedir. Özellikle Çin ve Latin Amerika’da enerji talebi kömür santrallerinden karşılanmaktadır. Latin Amerika ve Asya pasifikte kömür kullanımı ülkeden ülkeye beş kat artarak devam ediyor Sanayinin temel girdilerinden olan enerji, ulusların kalkınmalarında ve refaha ulaşmalarında büyük önem taşımaktadır. Sanayileşme ve kalkınma yarışında enerjiye en avantajlı hammadde ya da kaynaktan ulaşmak önem kazanmıştır. Bunun için yerli yabancı kaynaklar seferber edilmiştir. Halen enerji üretimi için İthal ve yerli kömür kullanımında toplam enerji üretiminde %20 yerli, %10 yabancı kömür kullanılmakta ve birincil enerji buralardan temin edilmektedir. Ülkemizde, şüphesiz elektrik enerjisi üretiminde, yerli kömür kaynaklarımıza öncelik verilmesi gereklidir. Maliyet ve enerji güvenliği açısından bu bir zorunluluktur. Kesintisiz temin konusu risklidir. Enerji güvenliği bakımından diğer kaynaklara göre daha avantajlı konumda bulunan kömür, bu özelliği nedeniyle dünyada elektrik üretiminde en fazla kullanılan yakıt durumundadır. Ülkemizde, çok sınırlı doğal gaz ve petrol rezervleri olmasına karşın, ülke geneline yayılmış önemli linyit yatakları bulunmaktadır. Bu durum santrallerin de yayılmasında önemlidir. Yıllar var ki kömür ihmal edilmektedir. Aramalar sonucu yeni kömür yataklarının bulunup geliştirilmesi mümkündür. Madencilik kırsal alanlarda yapılmakla birlikte, ekonomik, toplumsal ve kültürel eşitsizlikleri giderici etkisi ve dışsal fayda sağlama kapasitesi yüksektir. Faaliyetlerin gerektirdiği yol, su, elektrik, haberleşme gibi alt yapı ihtiyacı madencilik yapılan bölgeye getirilmesi ile söz konusu bölgede belirli düzeyde bir altyapı tesis edilmektedir. Söz konusu altyapı, kalkınmanın da temel unsurudur. Kömür madenciliği istihdam ağırlıklı bir sektördür. Bu niteliğiyle de bölgeler arası göçü sınırlayıcı niteliktedir. Kömür madenciliğinin doğrudan istihdam yaratma kapasitesinin yanında, kömüre dayalı diğer bölgesel sanayileri de geliştirmek suretiyle dolaylı istihdam yaratma özelliği de bulunmaktadır. Büyük ölçekli kömür madenleri, yapıldığı bölge için önemli bir gelir kaynağı durumundadır. Kömürün stoklanabilmesi kaynak kullanım planlaması bakımından kolaylık sağlamaktadır. Kömür santralları iklim koşullarından etkilenmeden yıl boyunca durmaksızın çalışabilmektedirler. Kömür kullanımına ilişkin olarak, son yıllardaki araştırma geliştirme çalışmaları ile, çok düşük ya da sıfır emisyonu kabul edilebilir maliyetlerde sağlama konusunda önemli mesafeler alınmıştır. Sürekli gelişmekte olan temiz kömür teknolojileri, kömürün çevresel performansını artırma bakımından bir dizi seçenek sunmaktadırlar. Söz konusu teknolojiler vasıtasıyla, emisyon ve atıkların azaltılması mümkün olmakta, kömürden elde edilen enerjinin verimliliği artmaktadır. Son söz olarak Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedef olmalıdır. Doğal gaz ağırlıklı enerji politikaları gözden geçirilmelidir. linyite dayalı termik santral projeleri süratle devreye alınmalıdır. Çevreye duyarlı ve daha az zarar veren kömürlerle çalışılması şarttır. İthal kömürlerle rekabet koşullarının oluşturulması amaçlarıyla temiz kömür teknolojilerinin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Hükümetin de Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı’nda İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması Programı kapsamında Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı gündemlenmiştir. 2,636 total views, 1 views today Yüz Karası Değil Kömür Karası Her Şeyi Anlatan O Resim; Dün Manisa Soma'da kömür ocağında çıkan yangında mahsur kalan maden işçilerimiz için Türkiye seferber oldu. Türkiye bir yandan Soma'daki gelişmeleri anbean takip ederken, bir madencinin çocuğuna ait çizim olduğu iddia edilen bir fotoğraf sosyal medyada hızla yayılıyor. Manisa Soma'da kömür ocağında çıkan yangından dolayı mahsur kalan ve şehit olan maden işçilerimize Allah'tan Rahmet Diliyoruz... Kader değil, cinayet! Tıp Dünyası – HABER MERKEZİ – Manisa’nın Soma ilçesindeki Soma Holding’e bağlı Soma Kömürleri Maden Ocağı’nda 13 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşen trafo patlaması sonucunda 800’e yakın maden işçisi toprak altında kaldı, yüzlerce maden işçisi yaşamını yitirdi. Patlama sonrası çıkan yangında 300’e yakın maden işçisi karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetti, yüzün üzerine maden işçisi ise toprak altında. Yastayız… DİSK-KESK-TMMOB-TDB ve TTB; Soma’daki işçi kardeşlerimiz için tüm işçi sınıfına, emekçilere ve emek dostlarına 15 Mayıs 2014 tarihinde iş bırakma çağrısında bulundu. Ayrıca, halk siyah giyinmeye, siyah kurdeleler takmaya, balkonlarına siyah bezler asmaya, evinin, işyerinin balkonuna, aracına siyah bezler asmaya çağırıldı. Tüm yurtta iş bırakıldı DİSK-KESK-TMMOB-TDB ve TTB, Soma’da yaşanan facianın ardından 15 Mayıs günü tüm yurtta iş bırakarak iş cinayetlerini protesto eden basın açıklamaları yaptı. Hekimler, sağlık çalışanları ve tüm işçi ve emekçiler siyah giyinip, siyah kurdeleler takarak işyerlerinde sabah saat 0900’da 3 dakikalık saygı duruşu yapmalarının ardından bulundukları illerde bir araya gelerek basın açıklamaları düzenlediler. Ankara’da işçi ve emekçiler, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin de katılımı ile Milli Kütüphane önünde toplanıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önüne yürüdü. İstanbul başta olmak üzere birçok ilde sabah saatlerinden itibaren çok sayıda iş yerinde iş bırakıldı. Hastanelerde, fabrikalarda, belediyelerde, okullarda iş bırakan emekçiler polisin biber gazlı müdahalelerine rağmen bulundukları illerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlükleri önüne giderek basın açıklamaları yaptı. “AKP Hükümeti bu cinayetin failidir” Tüm illerde okunan DİSK-KESK-TMMOB-TDB ve TTB imzalı ortak basın açıklaması metninde ise “Çok açıktır ki yaşanan bu katliamın sorumlusu, güvencesiz çalıştırmayı yaygınlaştıran, işçi sağlığını bir maliyet unsuru olarak gören sermaye ve AKP Hükümetidir. İşçi sağlığı ve güvenliğinin tamamen bir maliyet unsuru olarak görüldüğü ve maksimum kârı elde etmek için en acımasız üretim süreçlerinde çalışmak zorunda bırakılan Soma’daki yüzlerce işçi kardeşimiz başından beri ölüme terk edilmişlerdir. Özelleştirme, taşeronlaştırma politikalarını sürdürenler, maliyet düşürmek için işçilerin hayatına kast edenler, onlara cesaret verenler, daha önceki madenci katliamlarını sözleriyle ve icraatlarıyla aklayanlar, iş güvenliği yasasıyla işyerlerindeki denetimleri bile özelleştirenler Soma katliamının failidir ve hesap vermelidir” denildi. Özelleştirme ve taşeronlaştırma can alıyor! Açıklamada, Türkiye işçi sınıfının iş cinayetlerine, güvencesiz çalıştırmaya karşı sabrı kalmadığı ifade edilerek, yıllarca kamu eliyle üretimin yapıldığı madenlerin, özel sektöre devredilmesinden sonra iş kazalarında patlama yaşandığı, 2002 yılından 2011 yılına kadar kömür madenlerindeki iş cinayetlerinin yüzde 40 arttığı bildirildi. “Bu dönüşüm sayesinde Soma’da katliamın yaşandığı işletmenin patronun övündüğü rakamlar ortaya çıkmış, kömürün tonunun maliyeti 130 dolardan 23 dolara düşmüştür. Bunun tasarrufun bedeli de yüzlerce işçinin ölümüyle ödenmiştir” denilen açıklamada, özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları sonrası Türkiye’nin ölümlü maden kazalarında Avrupa’da birinci sıraya yükseldiği, Dünya’da ise bu alanda ilk üç sırada yer aldığı belirtildi. AKP’nin Soma’daki iş cinayetlerinin araştırılması için 6 ay önce verilen bir önergeyi reddettiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “İş sağlığı ve güvenliği yasasıyla bu alanı da piyasaya devreden, denetimi yapanın işverenden maaş aldığı bir sistem kuran, yine tüm uyarılarımıza rağmen bu alandaki denetim yetkisini bağımsız emek ve meslek örgütlerine vermeyi reddedenler, hiç mi vicdan azabı çekmemektedir” diye soruldu. Başbakan açıklamalarıyla katliamı meşrulaştırıyor! Açıklamada şöyle denildi “Daha önceki cinayetlerin ardından Bu mesleğin fıtratında ölüm vardır’ diyerek yeni katliamları meşrulaştıran hükümet üyelerine, Soma’da Başbakan da katılmıştır. 19’uncu yüzyıldan, 20’inci yüzyıl başından örnekler vererek zihniyetinin 150 yıl öncesinde kaldığını gösteren Başbakan’a 21. yüzyılda olduğumuzu hatırlatmayı bir borç biliriz. Hedef 2023 diye yola çıkanların 1862’deki bir kazayı örnek göstererek Bu işin fıtratında var’ demesi ülkemizin içinde bulunduğu tabloyu gayet net özetlemektedir. Bu ülkenin 70 milyon insanı, teknoloji bu kadar gelişirken insana değil ölüme yatırım yapan bir anlayışı hak etmemektedir. Soma’da yitirdiğimiz işçilerden bize kalan sadece acı değil böylesi katliamların yaşanmaması için mücadele görevleridir. Kader’, fıtrat’ diyerek sorumluluklarını unutturmaya çalışanlara ilan ediyoruz ki unutmayacak, güvenceli iş ve insanca yaşam hakkımız için mücadeleyi büyüteceğiz”. TALEPLER -İş cinayetlerinin artışına neden olan taşeron çalıştırma derhal yasaklamalıdır. -Özelleştirildikten sonra seri cinayetlerle gündeme gelen tüm madenler derhal yeniden kamulaştırmalıdır. -İşçi sağlığı ve iş güvenliğini piyasaya devreden iş güvenliği yasası kaldırılmalı, tüm denetim yetkisi emek ve meslek örgütlerine verilmelidir. -Başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Enerji ve Sanayi Bakanı olmak üzere hükümet derhal istifa etmelidir. TTB Heyeti Soma’daydı Patlamanın hemen ardından TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Fatih Sürenkök, TTB Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri Kolu üyesi Dr. Mustafa Vatansever, Manisa Tabip Odası Başkanı Dr. Derya Pekbayık, Manisa Tabip Odası önceki genel sekreteri ve Psikiyatri Uzmanı Şahut Duran ve Manisa Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Bülent Kundak ile Sağlık Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Manisa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zeynel Abidin Kaplan’dan oluşan bir heyet olay yerine gittiler ve incelemelerde bulundular. TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, TTB 2. Başkanı Prof. Dr. Gülriz Erişgen, TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, TTB Merkez Konseyi Üyeleri, Dr. Arzu Erbilici, Dr. Filiz Ünal İncekara, Dr. İsmail Bulca, Dr. Zülfükar Cebe, Dr. Fatih Sürenkök, Dr. Melda Pelin Yargıç ile Manisa Tabip Odası Başkanı Dr. Derya Pekbayık, Manisa Tabip Odası önceki genel sekreteri Psikiyatri Uzmanı Şahut Duran, Manisa Tabip Odası yönetim kurulu üyeleri ve Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Mustafa Oral ise 15 Mayıs 2014 tarihinde Soma’ya giderek temaslarda bulundu. Heyet önce Soma Devlet Hastanesi Başhekimini ziyaret etti ardından hastane önünde basın açıklaması yaptı. Daha sonra patlamanın yaşandığı madene giden heyet, Soma Holding’e bağlı Soma Kömürleri’nin işyeri hekimi ile görüştü. Heyet bölgedeki Maden Mühendisleri Odası yöneticileri ile de temaslarda bulundu. 14 Mayıs 2014 tarihli Soma Eynez Maden Faciası TTB Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri Kolu Hızlı Değerlendirme Raporu’na ise adresinden ulaşabilirsiniz. "Zonguldak'ı Türkiye'nin ötekisi, istenmeyeni, bedeninden atmak istediği bir parçası olarak düşünebilir miyiz?' sorusu Zonguldak'ın bugünkü durumunu anlamamıza yardımcı olabilecek spekülatif bir soru olarak önümüzde duruyor. Özellikle 80'li yılların sonu ve 90'lı yıllarda gerçekleştirilen özelleştirmelerle beraber Türkiye'nin sırtındaki kambur' olarak görülmeye başlanan Zonguldak için aynı tartışma 2014 yılında çıkan Torba Kanun' ile tekrar gündeme geldi. Kentte ve havzada çıkarılan, ülke sanayisi için bir zamanlar büyük öneme sahip taş kömürü önemini yitirirken işsizlik gibi hayati bir toplumsal problemle yüzleşen kent, görünmeyen ve istenmeyen' bölge pozisyonu üzerinden konuşulur oldu." - Figen Uzar Özdemir Zonguldak, bir işçi şehri; Türkiye'de işçi sınıfı kültürünün belli başlı havzalarından biri. Elinizdeki derleme, "deresi siyah akan" diyarın elbette öncelikle bu yanına bakıyor Zorunlu çalışma mükellefiyetinden özelleştirme sürecine, uzun bir sınıflaşma ve direniş tecrübesi... Günümüzde, termik santral karşıtı muhalefete de akan bir gelenek... Ama o kadar değil. Konut politikasından sanatsal faaliyetlere, her boyutuyla şehir kültürü de var derlemenin içinde. Zonguldak'ın gündelik hayatında kadınlık ve erkeklik halleriyle ilgili canlı gözlemler de var... Zengin tasvirleriyle, edebiyatta ve sinemada Zonguldak'ın görünümleri var... Görünmezlikleriyle şehrin görünmezliğini simgeleyen madenci çöpçü katırları var... Kömürspor - Zonguldakspor da var. Atilla Barutçu ve Figen Uzar Özdemir'in derlediği Yüz Karası Değil Kömür Karası'na ayrıca İbrahim Akyürek, E. Atilla Aytekin, Akın Bakioğlu, Şeyma Balcı, Fahri Bozbaş, Hanen Çiftdoğan, Ayça Demir, Naz Hıdır, Alaaddin Kara, Ayhan Kaya, Caner Özdemir, Hasan Anıl Sepetci, H. Tarık Şengül, Mete Arif Tokmak, Güzin Yamaner, Ayça Erinç Yıldırım, Evrim Yılmaz katkıda bulundu.

yüz karası değil kömür karası